Bir insanın başına gelebilecek en kötü şey Draco Malfoy'un kız kardeşi olmaktı. Tabii Draco Hogwarts'a gidip Theo ile tanışana kadar. Theo'yu tanıdığında anladım ki Draco'nun kız kardeşi olmaktan daha kötü olan tek bir şey var; Draco'nun kız kardeşi olup Theo'ya aşık olmak...
***
İçeriden telaşlı telaşlı sesler geliyordu. Tatlı telaş daha doğrusu. Umarım o öküz abim evleniyordur da kurtulurum. Böylece gece gece telefonumu elimden alması gerekmez. Hep o mugglellar yüzünden ama. Kim size telefonu icat edin dedi ki?
Kapıyı çalıyor öküz. Kırdı tabii kalbimi. Affettir affettirebilirsen artık kendini Draco. Cevap vermedim ama. Öldüğümü sansın da korksun.
"Betty içeri giriyorum!" diye bağırıp içeri daldı. Surat astım tabii. "Kim bu arizona kertenkelesi suratlı iguana?" diye azar mı olur?! Öküz. "Bu şey bende kalacak!" dedi telefonu işaret ederek.
Nutuk atmaya devam ederken babam bağırdı. İşte benim babam. Aşağıya indik. Yemek odasındaki masa leziz gözüküyordu.
Kesin misafir var, hadi abimi isteyin ben verdim gitti. Söz veriyorum görümcelik falan da yapmayacağım. Başlık parası konusunda da problem yok. Hatta üstüne para veririm. Yeter ki biri şunu başımdan alsın.
Babamı dinlemeye karar verdim. "Akşama eskileri yad edelim diye eski dostlarımızı çağırdık. İlk olarak önemli bir ricam olacak; kavga etmeyin. Kavga etmemek zor gelecek farkındayım ama misafirlerimizin yanında kavga etmeniz hiç hoş olmayacak. Değil mi Draco." Bu adam benim babam. İşte aradığım fırsat.
"Eğer telefonumu verirse ben sesimi çıkarmam sevgili babacığım." dedim ve masum kız çocuğu gülüşümü de atınca babam canım abime (!) o malum bakışı attı. Evet, Draco sonra ağzıma edecekti ama sonuçta bir süreliğine onu sinir edebilecektim. Kesinlikle değerdi.
Babama kimlerin geleceğini sordum. Saymaya başladı "Potterlar, Parkinsonlar, Nottlar, Grangerlar.". Babam neden gergindi ki. Kesin abimi isteyecekler. Aman banane. Theo'da gelecek sonuçta. Ben Nottlar'ın geleceğini duyunca sırıtmaya başladım. Abimin yüz ifadesi Grangerlar'ı duyunca bi değişir gibi... ne? Olur mu olur. Hermione benim kadar olmasa da taş gibi kız sonuçta. Yaktım seni Draco...
***
Misafirlerimizi beklerken abimi bahçeye çağırdım. "Eee abi Hermione'de gelecek. Mutlusundur sen şimdi." dedim bir numaralı gülüşümle. Bi dakika. Kızardı. Draco Malfoy kızardı. Oha. "Kapa çeneni ufaklık. Bir daha da böyle saçmalama. Hem o etek boyu ne öyle? Git doğru düzgün bir şey giy üzerine!". Pis pis sırıttım. Korktu tabii. Acaba önce neler yapsam? Son cümlesini duymazlıktan geldim. Kendini düşünsün şerefsiz.***
Yemek sonunda bitmişti. Biz gençler bahçeye çıktık. Sohbet muhabbet ve Theo... Gülüşünü yerim senin ben. Tanrım gözleri çok güzel... Oha bana baktı.Bakma, bakma, bakma, bakma... Baktım. Acaba daha ne kadar bakışacaktık. Sonsuza kadar olur mu? Bence çok uygun.
Draco öksürmeye başladı. Al işte. İki dakikalık keyfimi bozmasan ölürsün değil mi? Öküz. Harry ve Hermione kıkırdıyordu. Draco iyice sinirlendi. Harry'e kızarak bakınca Harry sustu. Voldemort'tan korkmayan çocuk Draco'dan korkarmış. Vay be.
Harry, Pansy ve Theo konuşmaya daldı. Ben dinlemek yerine abimi gözetliyordum. Hermione bahçe masasından bir dergi almış, annemin yeni tasarımlarını inceliyordu. Draco'da Hermione'yi. Pis pis sırıttım tabii ki.
Kızın kulağına bir şeyler fısıldadı. Evlenme teklifi etmiştir umarım. Hadi abi ilk defa bir işe yarayacaksın, yaparsın. Bu kız niye bana baktı ki şimdi? Sonra da Theo'ya. Ha si... her neyse. Problem yoktu değil mi ? Fısıldaşmaya devam ettiler. Hangi yalanı uydursam acaba. Kesin anladılar. Hermione neden çağın en zeki cadısı sensin, neden? Ama beni satmaz. Yani umarım.
O sırada malikanenin içi
"Lucius, Eric emin misiniz? Sizce zamanı geldi mi?" dedi Bay Parkinson. İki adam da başını salladı. Zamanı gelmişti. Salazar'ın vasiyetini uygulama vaktiydi.
Özgür ev cini Dobby, Hermione ve Draco'yu çağırmayı teklif etti. Kabul görünce de çağırdı ve getirdi. İki gençte ne olduğunu anlamadı. Anlamsızca birbirlerine baktılar. Ailelerinin gözündeki soğukkanlılık onları ürpertmişti. Hassas bir cadı olan Hermione Draco'ya iyice yanaştı. Kalpleri oldukça hızlı atıyordu. Korku mu heyecan mı bilemediler.
Kimin söyleyeceğine çoktan karar vermişlerdi. James Potter. Diğerlerine göre daha sakindi. Anneleri izlemeyi tercih ediyordu. James dediğini yaptı. Bir anda "Nişanlanıyorsunuz." dedi.
Genç adam ve genç kız önce etraftakilere sonra da birbirlerine baktılar. Etrafta büyük bir sessizlik vardı. İkisi de bir ağızdan "Ne?" diyebilmişlerdi ancak.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Slytherin Prensesi
FanfictionOkuduğunuz tüm cringe hikayeleri unutun çünkü bu hepsinden daha cringe...