Geçmiş değil, bugün gibi yaşıyorum hala seni...
____________________________________________
Sabah olmuştu. Draco'yu dinlememiştim ve biraz da olsa pişmandım... Ama artık çok geçti. Ben Bulanık Granger ve Safkan Draco Malfoy'un yolları sonsuza kadar ayrılmıştı. Bu düşünce canımı yaksa da zamanla alışmam gerekiyordu. Zorundaydım.***
Trene binmiştim. Önlerde birsürü boş kompartıman olmasına rağmen en arkadaki boş kompartımana oturdum. Draco ile karşılaşma ihtimalimin sıfırlanmasını istiyordum. Sonuçta unutmaya bir yerden başlamak gerekiyordu değil mi? Burukça gülümsedim.
***
Londra'ya gelmiştik. Arkadaşlarıma veda ettim ve telefonuma baktım. Annem biraz beklememi söylüyordu. Hepsi ailelerinin yanına gitmişti ve evlerine doğru yol almışlardı. Malfoylar dışında. Bana çok benzeyen bir kadın ve yanında yine bana çok benzeyen bir adamla konuşuyorlardı. Gelecek Postası'ndan öğrendiğim kadarıyla onlar Grangerlardı.
Bayan Granger olduğunu düşündüğüm kadın yanıma geldi. O sırada annem ve babam da perondan içeri girmişlerdi. Direkt olarak "Anne, baba!" diye sarsılmıştım. Herkesin anlamsızca gözleri dolmuştu. Hadi ama!
"Hermione anne ve babam orada tatlım..." dedi ve gülümsedi annem. Annem gülümsedi. Annem, annem ve baban deyip gülümsedi!?
***
"Şimdi annem ve babam Bay ve Bayan Granger ve ben bir safkanım, öyle mi?"
"Çok doğru anlamışsın Hermaşkım." Elizabeth'e aynı soruyu onlarca defa sormuştum. Bir malikanede yaşıyordum. Bir safkandım. Aile dostlarımız Malfoylardı, Draco ile sürekli beraber olacaktık.
Elizabet ile aşağı indik. Evimiz gerçekten çok spor ve nasıl olduğunu anlamadığım şekilde bir o kadar da şıktı.
"Hermione seni daha çok tanımak isterim." dedi sürekli gülümseyen Taylor teyzem. Teyzemin kim olduğunu çözmeye çalışıyordum. Bana oldukça tanıdık geliyordu ama nereden.
"Ben Hermione Granger. Bunu zaten benden daha iyi biliyorsunuz. Kitaplara ve yağmurlu havalara aşığım. Sanırım bu kadar." dedim ve gözlerimi kaçırdım. Keşke kaçırmasaydım. Gözlerim Direkt olarak Draco'ya kayıyordu.
"Peki ya nefret ettiğin şeyler neler?" diye sordu babam.
"Bulanık kelimesi, gereksiz ego, emir almak." diye sıraladım. Tamam belki Draco'ya pis pis bakıyor olabilrim bunları söylerken. Ama belki.
Bir anda zihnimden Draco'yla ilgili birsürü şey geçti. Sanki... sanki biri zihnimi okumuş gibiydi. Afalladım ama kimse farketmedi, teyzem dışında. Gözlerimi sorgularcasına ona diktim. Aynı şekilde o da bana baktı. Bana öyle gelmişti sanırım. Hem bu büyü hakkında çok da bilgili sayılmazdım.
***
Yazarın Ağzından"Salazar, durum gittikçe garipleşiyor. Hermione'nin zihnini okudum, dediğiniz gibi. O da Draco'yu seviyor. Ayrıca Elizabeth'e büyü işlememiş. Her şeyi biliyor. Ne yapacağımızı bilemiyoruz. Durumu nasıl düzelteceğiz?" diye sordu Taylor.
"Zamanım dolmak üzere Taylor. Ne yapilacak bilemiyorum. Ne yapın edin ama kehaneti gerçekleştirin." dedi ve bir anda kayboldu Salazar Slytherin.
Taylor, Salazar'ın bulunduğu kilitli odadan çıktı ve Granger malikanesine cisimlendi.
Hermione büyük bir dikkatle odasını inceliyordu. Çok güzel bir oda diye geçirdi içinden. Ancak hiç yabancılık çekmemesi ona oldukça garip geliyordu. Sanki hayatı burada geçmiş gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Slytherin Prensesi
FanfictionOkuduğunuz tüm cringe hikayeleri unutun çünkü bu hepsinden daha cringe...