sen bu ayrılıklar için mi yaratıldın söyle bu zehir zemberek kederler için mi? bak bütün orkestralar sustu korkma haydi uzat ellerini geçmiş yılları yeniden yaşayalım bir bir bak dinle bir seslenen var uzaklardan kader kapıyı çalıyor gelme diyorsun gelme diyorsun bana bu gel demektir
-
bu bolum taekook'u dovusturdum, sonraki bolum sevistiririz insallah🕋🕋
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
-
2; Gelme diyorsun, bu gel demektir.
"Dünyanın en saçma şeyi bu."
Jimin, yattığı yatakta bacaklarını üst üste atmış, dediklerime gözlerini deviriyordu. Müdürün kızını ayartma fikrini Seokjin'in aklıma sokmaya çalışıyordu hâlâ. Seokjin kızlardan korkuyordu. Başta bunun heyecandan kaynaklığını düşünüyorduk ama hayır, kendisi kızlardan korkan bir heteroydu.
"Ben size darphane soyma planı yapmıyorum, basit bir öneriydi sadece. Seokjin'i sarhoş edelim ve direk dansı yapmasını sağlayalım. Hiçbir kız buna karşı koyamaz."
"Sikime kadar yolun var."
Odamı işgal etmelerine karşı çıkamayacak kadar yorgundum. Dönen sandalyemde sağa sola sallanıyor, gözlerinin içine doğru gitmelerine dair yalvarıyordum. Ancak ikisi de beni görmemezlikten gelip, koyu muhabbetlerine devam ediyorlardı.
"Bugün sende ayrı bir şeyler var," Seokjin'e doğru konuştum. Geldiğinden beri Jimin ona sataşmadığı sürece ağzını bıçak açmıyordu. "Dökül."
Bir şeyler söylemek için ağzını araladı ve nasıl başlayacağını bilemedi. "Büyük bir şey değil."
"Sen söyle, ona biz karar veririz." Jimin içimdekileri okumuş gibiydi. Bunu anlamış olacak ki bana göz kırpıp soğuk birasından içmeye başladı.
"Bugün markete Yoongi geldi. Yanında Taehyung'lar yoktu. Markette çalıştığımı bilmiyormuş gibi yapıp biraz pezevenklik peşinde koştu işte," biten bira tenekesini yere atıp ayağıyla ezdi. "Benim de boşluğuma denk geldi, yarın görüşeceğiz seninle tarzı şeyler söyledim. Onlarla ateşkesimiz bozulmuş oldu yani."
"Bu mu büyük bir şey değil anasını satayım?" Jimin sesini yükseltti ve yerinde biraz doğruldu. "Bize ne zaman söylemeyi düşünüyordun? Onlar bizi sıkıştırdığında mı?"
