şimdi yoksun
seni dilediğim gibi düşünebilirim artık
tutar ellerini öpebilirim uzun uzun
kimseler ayıplamaz beni
yokluğunda seni nasıl sevdiğimi anlayamazlar
işte gözlerin, işte dudakların
senin olan ne varsa karşımda duruyor
ayaklarını dilediğim yere götürebiliyorum artık
sevdiğim şarkıları söyletiyorum dudaklarına
ve hoyrat ellerimle seni
her gün biraz daha güzelleştiriyorum-
5; Sevdiğim şarkıları söyletiyorum dudaklarına.
Sigara içmekten baş ağrısı nöbetleri geçirdiğim, asla dinlemeyeceğimi düşündüğüm ayrılık şarkılarını dinlediğim ve evde hayalet misali gezen babamın bile öldüğümü sanıp odamı ziyaret etmesini gerektirecek bir haftadan sonra, sınıftaki en arka sıraya yerleşmiş, pencereden okul bahçesini izliyordum.
Taehyung, benim kadar etkilenmemişti çatı katındaki kavgamızdan. Belki de etkilenmişti, bilmiyorum. Hiçbir zaman Taehyung'a baktığımda hislerini anlayamamıştım. Hep çözülmesi zor biri olmuştu benim için. Bir gün varsa, sonraki gün yoktu. Hayatta canımı sıkan nadir insanlardan biriydi.
Elimdeki kaleme taklalar attırırken, bacağımı titretiyor ve dilimi yanağımın içinde döndürerek çevresi kızlarla sarılı olan Taehyung'a bakıyordum. İyi görünüyordu. Gevşekçe bağladığı kravatı, ütüsüz gömleği ve lacivert Converselerini yasladığı ağacın gölgesine kurulmuş hâldeydi. İçinin boş olduğuna emin olduğum çantasını kucağına çektiğinde, onunla konuşmaya çalışan kızların ilgisinden sıkıldığını ve gözleriyle etrafı taradığını fark ettim.
Flört ondan sorulurdu. Tam bir romantikti ilişki konusunda. Kendisinden asla beklenmeyecek şekilde sevgilileri için kendini yırtardı. Bu tür şeylere önem verdiğini bile bilmiyordum. Gözlerini kısmış, okulun bahçesinde gözleri birini ararken, aradığını bulamamış olacak ki sıkıntıyla bir nefes vermiş, ardından kızlara görüşürüz bile demeden kalkıp gitmişti.
Yanağımın içini ısırarak gülmemi engellemeye çalıştım. Henüz sabahın erken saatleri olduğu için sınıfta tek tük insan vardı. Başımı iki yana sallayarak Taehyung'u düşünmeyi kesmeye çalıştım. Çatıda suratıma tükürmesi ve söylediği diğer şeyler bir türlü aklımdan çıkmıyordu ve tamam, sikik bir liseli olsam bile Taehyung'la ortak bir geleceğimiz olamazdı işte.
İkimiz de baskın karakterlerdik. Hep bir üstünlük savaşımız oluyordu. İlk sevişmemizde, kimin altta olacağına karar veremediğimiz için kavgaya tutuşmuş, birbirimizi epey yaralamış, ondan sonra da taş kağıt makas yapmaya karar vermiştik. Yenilmişti ve itiraf etmeliyim ki bana hayatımın en iyi seksini yaşatmıştı.
Yarık kaşından sızan kan bile gözüme güzel geliyordu. Hep basenli kalçaları, ince belleri ve daha nice feminen şeyleri seven ben, dilim onun keskin çene hattında gezsin diye ağlayacak hâle geliyordum. Beni dağıtmıştı. Bunu anlamamak için aptal olmak gerekirdi. Beni büyük bir şeye sürüklemişti ve başımı ağrıtmaktan başka bir işe yaramıyordu çoğu zaman.
Taehyung'u düşünme işinde gittikçe uzmanlaşmaya dalmıştım, telefonumun ekranı yanıp söndüğünde dikkatim kısa bir anlığına dağılır gibi oldu. Telefonu elime aldım ve mesajı açtım. Puşt diye kayıtlı biriydi, Taehyung'dan başkası olamazdı bu. Sanırım sarhoş olduğum bir an kayıtlı olan ismini değiştirmiştim.
Gönderen: Puşt
Suratına tükürdüğüm için bebek gibi ağlıyor ve okula gelmiyor musun Jeongguk?Gönderilen: Puşt
Seni sikerim.
![](https://img.wattpad.com/cover/227491599-288-k705015.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
8/25
Fanfichırçın çocuklar, hoyrat öpüşler. itlik ve serserilik. paylaşılamayan sigaralar, ağlarsan devrileceğim. 1 haziran 2020.