12; sevildiğinden emin birinin cüretkârlığı.

39.7K 3.9K 5.1K
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Cioran'ın da dediği gibi, yaşamın belli bir anlamı olduğuna inanmaya başladığımız an, dikiş tutturmamaya başlıyoruz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Cioran'ın da dediği gibi, yaşamın belli bir anlamı olduğuna inanmaya başladığımız an, dikiş tutturmamaya başlıyoruz. Şöyle bir durup, nabzımız hala atıyorken, soluklanmıyor ve yaşamanın güzelliğini hazmedemiyoruz damarlarımızda.

''Bugün bulutlar aynı çocukken çizdiğim gibi,'' diye mırıldandım, parmaklarımla Jimin'in saçlarını tarıyordum. Bazen okumak istediğimiz konservatuarın kampüsüne gelir, çimlere uzanıp gökyüzünü seyrederdik. Şimdi de bu anlardan birindeydik. Biraz uzağımızdaki Seokjin, sonuna yaklaştığı bira şişesinin ambalajını soymakla meşguldü, dediğime ufak bir baş sallamasıyla reaksiyon gösterdi.

''Çocukken çok komiktin,'' dedikten sonra güldü Jimin. ''Yaz mevsiminde, sobası yanıyor halde olan evler çizerdin. Güneşi yeşil, ağaçları mor yapardın. Senin renk körü olduğunu düşünüyorduk hep.''

İstemeden ben de gülerken buldum kendimi. Çocukluk arkadaşlarımla dostluğumu devam ettirmiş olmam, benden beklenmeyecek bir istikrardı. ''Al benden de o kadar. Babasının yarım bıraktığı içki şişelerini gelip bizim evde saklardı. Jeongguk'un ilk sarhoş oluşunu hatırlıyor musun? Lisenin başıydı, sokakta çıplak gezmeye çalışmıştı.''

Kulaklarıma kadar kızardığımı hissettim. Her şey ya biraz önce olmuş ya da üstünden yıllar geçmiş gibiydi. Arkadaşlarımı gerçekten çok sevdiğimi ve hayatımın çoğu bölümünü onlarla geçirdiğimi yeni öğreniyor gibiydim. Jimin'in saçlarındaki ellerimi geri çekip uzandığım çimlerde biraz doğruldum ve güneş ışığına rağmen, telefon ekranındakileri okumaya çalıştım. Bildirimler kapalı olduğu için ses duymamıştım ancak Taehyung'dan gelen birkaç mesaj olduğunu anlamak zor değildi. ''Benim bir işim çıktı,'' deyiverdim, eş zamanda ayağı kalkıp kalçamdaki tozları vurarak yok etmeye çalışıyordum.

Birasından büyük bir yudum aldı Seokjin, gözleri üstümdeydi. ''Ne işi? Cumartesilerini hep beraber geçiririz biz.''

Daha fazla yalan söylemenin iyi olmayacağını düşünüyordum. Onlara karşı zaten yeterince mahcuptum ve senelerden beri, isimlerimizin yan yana gelmesine bile kavga çıkardığımız biriyle gizli gizli çakışıyordum. Dostlarıma yalan söylemeyi benimsemişti dudaklarım ancak bu sefer yalana doymuştum. ''Taehyung mesaj atmış. Ona lazımmışım.''

8/25Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin