13

824 144 3
                                    

Karnımızı doyurup birazda ısındıktan sonra kalkıp el feneriyle yolumuza devam ettik.

Eylül korkuyordu ailesine ulaşamayacağı ve annesine son birkez sarılamayacağını düşündüğü için çok korkuyordu.

Bende korkuyordum ikizimi bulamamayı ve Eylülü annesine ulaştırmamaktan korkuyordum.

Yaklaşık bir yada bir buçuk saat ilerledikten sonra bulduğumuz boş bir alana oturup küçük bir ateş yaktım.

Biraz daha ısınıp uyuduk. Sabaha karşı uyanıp Eylülü de uyandırdım.

Yanımda kalan 5 konserveden birini Eylüle verdim. Benim yememe gerek yoktu.

Kalkıp hazırlandık arkamızdaki adamlar muhtemelen izimizi kaybetmişti.

Yanımdaki çantayı sırtıma asıp yürümeye başladık.

Biraz yürüdükten sonra karşımıza çıkan şelaleyle durup boş pet şişeleri doldurdum Eylülde o sırada su içmiş ve oturuyordu.

Kafamı gök yüzüne kaldırıp yalvarırcasına içimden konuştum.

'Allahım bana dayanacak güç ve sabır ver. Bana bu kızı annesine kavuşturmayı nasip et. Ya Rabbîm.'

_________**

Yaklaşık iki gündür bu ormandaydık geceleri soğuk sabahları ise sıçaktı. Konservelerimiz tükenmişti. Yemek yoktu ve delirmek üzereydim.

"Teyze anneme gidebilicekmiyiz."

Elimdeki silahı indirip Eylüle baktım. Bal sarısı koca gözleri dolmanın eşiğindeydi.

Önünde eğilip ellerimle yüzünü avuçladım.

"Sana söz veriyorum Eylül seni annene kavuşturmak için elimden gelen herşeyi yapıcam."

Alnından öpüp doğruldum. Tekrar silahımı karşımdaki tavşana doğrulttum.

"Eylül arkanı dön."

Eylül dönünce tavşanı tam boynundan vurdum. Hemen yanına gidip besmeleyle bıçakla boynunu kestim.

Bu bizim aksam yemeğimiz olucaktı. Kısa bir temizlemeden sonra yaktığım ateşte pişirip yedik.

Sonrada yolumuza devam ettik. Telefon hiç bir yerde çekmiyordu. Ve bu işimizi dahada zorlaştırıyordu.

Ormanın neresinde olduğumuzu bilmiyorum. Açıkçası buradan sağ çıkarmıyız onuda bilmiyorum.

Ormanda olduğumuz için yemek ve su sıkıntısı çekmiyorduk. Ama yaralı olan kolum için aynı şeyi söyleyemem. Çok kötü olmasada sürekli kulandığım için yarası hep açılıyordu.

İki saat daha ileedikten sonra acı bir kükreme sesiyle durup Eylülü de durdurdum.

Sesin geldiği yöne bakıp ilerledim. Eylülü arkamda bırakmıştım. Karşıma çıkan siyah bir leoparla olduğum yerde durdum.

Arkamı dönüp Eylüle baktım sonrada zor durumdaki siyah leopara baktım.

Leoparbir kütüğün arasında kalmış ve tahminen yaralıydı.

Kurtarmak istiyordum ama Eylülü de riske atamazdım. Arkamı dönüp Eylüle doru ilerledim. Kemerime taktığım silahı çıkarıp Eylüle verdim. Sonrada onu bir çalılığa sakladım.

"Sakin burdan çıkma ben gelene kadar."

"Tamam ama dön olurmu."

Alnından öpüp doğruldum. Diğer silahıda çıkarıp eline aldım. ne olucağını bilmiyorum.

Kütüğün arkasından dolaşıp ucuna gelince derin bir nefes aldım. Sonrada kütüğün ucunu tutup ittim. Kütük çok büyük değildi ama çok ağırdı.

Biraz daha itince yaralı kolum ben burdayım diye çok kötü bir şekilde sızlıyordu.

Ben itmeye devam edince kolum dahada ağrıyordu. Durmadım durmayıda düşünmüyordum. Bu kadar kaldırmışken indirirsem leoparın arka sağ bacağı kırılacaktı.

Çığlık atıp dahada kaldırdım az biraz kalmıştı,çok zorlanmıştım. Soğuk ter damlacıkları esir almıştı bütün bedenimi. Bir çığlık daha atıp dahada kaldırdım. Benimle beraber hep kükreyen leoparda sonunda altından çıktı.

Kütüğü bırakıp kendimi yere attım. Sargılı kolum kandan görünmüyordu.

Kafamı kaldırınca bana bakan leoparı gördüm gözlerimin içine bakıyordu sarı gözleri muhteşem bir ışıltıyla bakıyordu sarıya yakın gözlerime.

Yaklaşık bir dakika sonra arkasını dönüp uzaklaştı. Bende hemen kalkıp Eylülün yanına koştum oradaydı.

Sıkıca sarılıp ayrıldım. Leoparı gördüğümde yere bıraktığım çantamı alıp koluma tekrar pansuman yaptım.

Ve bizi bekleyen yola devam ettik. Çok zordu ve benim dayanacak gücüm kalmamıştı.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.😊

MASUM (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin