Karanlık

185 6 28
                                    

Müşterilerin yeni kalktığı masanın üzerindeki tabakları topladıktan sonra mesayı sildim.  Gelen bildirime baktım Deniz'dendi.
"Toplantım var yetişemeyeceğim. Bugün Umut'u sen alır mısın? "
"Peki alırım.  "
Yazıp işime devam ettim.
Saate bakınca artık çıkmam gerektiğini anladım.
"Mert ben çıkıyorum pastane sana emanet."
"Tamam yavrum. Görüşürüz.  "
"Görüşürüz canım."
Kısık bir sesle radyoyu açarak yolculuğuma başladım. Kısa süre içinde okulun önüne gelince Umut'u görüp arabaya bindirdim. Çok neşeliydi bugün.
Gülümseyerek
"Hayırdır oğlum pek mutlusun neye borçluyuz bu halini?"
Dedim.
"Anneciğim Duru bugün tam şuramı öptü de. "
Dedi heyecan ve mutluluk içinde yanağını gösterirken. Kıkırdadım.
Duru'nun annesiyle tanışıp haberleşmiştik. Artık o hayvan kocasına katlanmak zorunda değildi.  Çalışan ve güçlü bir kadındı.
"Hmm ama ben kıskanıyorum oğluşumu. Ben öpünce hiç böyle sevinmiyorsun."
"Anne sen öpünce de seviniyorum ama o ilk kez öptü. "
Dedi mutlulukla.
Eve gelmiştik Deniz hala gelmemişti. Özgür'se bugün yaşadıklarını ona anlatmak için sabırsızlanıyordu. Mutfak dolabını kapatmamla Umut heyecanla konuştu.
"Anne kapı çaldı. Babam geldi."
"Hayır oğlum. Bak"
Diyerek dolabın kapağını açıp kapattım ve sesin kaynağını ona gösterdim.
"Off anne ne zaman gelecek babam?"
"Bilmiyorum ki oğlum. "
"Arar mısın? "
"Toplantısı vardı şimdi ararsak rahatsız olabilir. Birazcık daha bekleyelim gelmezse o zaman ararız olur mu?"
"Tamam. "
Diyerek yanımdan ayrıldı. Pişen yemeklerin altını söndürünce saate baktım baya geç olmuştu. Normalde Deniz'in gelmesi gerekiyordu. Gelmese bile haber verirdi.
Salona  geçip Umut'un yanına oturdum. 
"Anne hadi babamı ara. "
"Peki. "
Diyerek telefonumu alıp Deniz'i aradım. Uzun bir aramadan sonra tam kapatacaktım ki yabancı bir kadın sesi duymamla kulak kesildim. "Kimsiniz?"
Karşı tarafın sorduğu soruya kaşlarımı çatarak cevap verdim. 
"Asıl siz kimsiniz?"
"Telefonun sahibi beyefendi kaza geçirdi sağlık memuruyum. "
"B-ben eşiyim o iyi mi?"
"Durumu hakkında bilgi verebileceğimi sanmıyorum hastaneye sevk ediyoruz şu an. "
Dedi gelen acı siren sesleri arasında. "Hangi hastane?"
"..... Hastanesi. "
"Peki ben geliyorum.  "

"Anne ne olmuş? "
Diyerek korkuyla bakan Umut'a çevirdim bakışlarımı.
"Oğlum baban ufak bir kaza yapmış onun yanına gitmeliyiz.  "
"Babam iyi mi ?"
"Evet ama biraz hızlı olmalıyız. "
"Tamam anne. "
Yol adeta gözümün önünde kayarken ona bir şey olmaması için dualar ediyordum.
Hızla hastaneye girdiğimizde Deniz'in adını zar zor söyleyebildim. Bilgi veren kadına yaşlı gözlerimi dikerek dikkatle dinledim. 
"Şu an ameliyathanede. Trafik kazası geçirmiş. Daha fazla bilgiyi doktorundan alabilirsiniz. Geçmiş olsun. "
Demesiyle belli belirsiz başımı salladım.
"Anne o abla ne dedi?"
"Sadece hangi katta olduğunu söyledi anneciğim. Başka bir şey söyleyemedi bilgisi yokmuş."
Diyip elini tuttum ameliyathanenin olduğu kata geldiğimde Deniz'i her gördüğümde içimde hareketlenen kelebekler acı içinde can çekişiyordu sanki.
Boş gözlerle etrafıma baktım.
Sadece Deniz'i istiyordum. Eğer uyanırsa asla ama asla onunla aramızda basit şeyleri sorun etmeyecektim.
Tamam yaptıkları hoş şeyler değildi bunu biliyorum ama abartmıştım pişmandı geri gelmişti. Hatta açıklaması bile vardı söylediğine göre.
İnadımın saçma sapan bir gururun arkasına sığınıp yaşayabileceğimiz bütün güzel anları engellemiştim.
Hem de kötü anlar yaşatarak.
Bunu hak etmemişti ne o ne de biz bu kadar acıyı  hak etmemiştik.
Ameliyathanenin önünde birkaç tur daha attıktan sonra yerime oturdum birkaç hemşir veya hemşire dışında kimse gelip gitmiyordu. Neredeyse yarım saattir buradaydık.
Yorgun, üzgün ve meraklı gözlerle bana soru soran oğluma döndüm.
"Anne babam nasılmış?"
"İyiymiş oğlum sen yat baban da içeride uyuyor yarın sabah görürsün olur mu?"
"Ama babamı görmek istiyorum."
"Ben de babanı görmeyi çok isterim ama göstermeyeceklermiş bugün. O yüzden bugün güzelce dinlen ki yarın babanla güzelce vakit geçirebilesiniz."
Dedim onu üçlü hastane koltuğuna uzatıp yastık niyetine hırkamı başına  koyarken.
İçimden dediklerimin gerçek olması için onun bizi bırakmaması için dua ederken .
Umut'un karşısındaki koltuğa oturup hastane duvarlarını incelemeye başladım griydi normalde gri rengini sevsem de buraya yakışmamıştı içimizdeki hüznü arttırmak için seçilmiş bir renge benziyordu.
Annemi de böyle bir hastanede kaybetmiştim onu da böyle çaresiz ama umutla... Uyanır umuduyla... Aklıma gelen kötü düşünceleri def edip yanağımdaki yaşı sildim.
Katta bir tur attım ,çıkmadılar.
İkinci turu attım ,çıkmadılar.
Üçüncü turu attığımda yanından geçtiğim asansörün kapısı açıldı yanlarında 10 yaşlarında bir çocuk, adamın kucağında yeni doğmuş bir bebek vardı kadın mutlulukla yorgunluk arasında bir yerde kalmıştı. Adamın ona dönmesiyle yüzündeki bütün yorgunluk gitmiş yerini saf bir mutluluğa bırakmıştı. Gözlerindeki aşkı görmemek için kör olmak gerekiyordu.
Asansör kapısı kapanırken yüzümde kuruyan yaşların yerini yenileri doldurdu kendime kızdım bir kez daha.
Benim yüzümden hiç güzel şeyler yaşayamamıştık biriktirebileceğimiz onlarca hatta yüzlerce güzel anıyı ben ayaklarımla geri itmiştim.
Bu vicdan azabı ve hüzünle ama en önemlisi Deniz olmadan ne yapacağımı hiç bilmiyordum.
Tekrar istemeye istemeye ameliyathanenin önüne geldim.

Aniden açılan kapıyla beraber umutla oraya doğru baktım ama yüzünde telaşın olduğu hemşire değil bana bilgi vermek beni görmedi bile kısa süre içinde ameliyathanenin önü kalabalıklaşmıştı.
Kimse sesimi duymuyordu ya da duymamak işlerine geliyordu.  Ameliyathaneden çıkan hemşirin kolunu sert bir şekilde tutup gözlerine yalvararak baktım.
"İçerideki benim eşim ne zamandan beridir buradayım hiçbir bilgi alamıyorum lütfen onun hakkında kısa bir şey bile olsa söyler misiniz?"
Dememle yüzündeki telaşın yanına acıma duygusu da eklenmişti. Şefkatli bir sesle konuşmaya başladı. 
"Sizi anlıyorum ama şu an elimden gelen hiçbir şey yok lütfen siz de beni anlayın ve şurada bekleyin yakınınızı."
Diyerek koltukları işaret etti.
"Anlamıyorsunuz!"
Dedim isyanla bağırarak.
"Bakın hanımefendi eşinizin kalbi durdu bunları yaparak sadece ona zarar veriyorsunuz onu ölüme itmeyin bırakın işimizi yapalım."

Sonrası... Sonrası yok... Sadece ömrümde göremeyeceğim kadar koyu bir karanlık.

OLUR MUYUZ YENİDEN (TAMAMLANDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin