↭ 18

2.4K 223 113
                                    

Win ağır adımlarla salona girdi. Nine'ı uyandırmamaya dikkat ediyordu ama bu dikkati gereksizdi. Nine silah patlasa uyumaya devam edecek haldeydi. Balkona girmeden önce derin bir nefes aldı. Bright'la beraberken ne olacağını hiç kestiremiyordu.

"Başıma bela mısın sen?"

"Geldin mi?"

Bright yayıldığı koltuktan, Win'in oturması için toplandı.

"Hayır hala odamdayım Bright, gidip beni getirir misin?"

Bright başını olumsuz anlamda salladı. Win'in basit şakalarına hala alışmaya çalışıyordu.

"Otursana." dedi.

Win onun yanına yerleştikten sonra bir süre sessizlikleri sürdü. Uzaktan bakıldığında karanlıkta seçilen tek şey onların oturduğu balkondu. Her yer zifiri karanlıktı, bu gece aydınlık olan tek şey ikisiydi.

"Niye uyumuyorsun?" dedi Win. Gergin hissediyordu ve sessizlik onu daha fazla geriyordu.

Yanında oturan Bright'a çevirdi gözlerini. Bright'ın gözleri karanlıkta dolaşırken Win'i cevapladı: "Uykum yok, seninle oturmak istedim."

"Bir şey söyleyeceksin sandım." diye mırıldandı Win.

"Sen söyleyeceksin?" Bright gözlerini Win'e çevirmiyordu ama Win'in gözlerinin yüzünde gezdiğinin farkındaydı.

"Ne söyleyeceğim?"

"Ne söyleyeceğini benim söylemem biraz garip olmaz mı?"

Bright, Win'e ondan hoşlandığını söylemişti ama Win'den kesin bir cevap alamamıştı. Bu olay belirsizlikler içinde yüzüyordu. Net bir cevap istiyordu.

"Bright." dedi Win.

"Efendim?"

"Bir şeyler içmek ister misin?"

Bright'ın heycanla parlayan gözleri söndü. Win'den cevap gelmesini beklemek büyük bir aptallıktı.

Win utançla ayağa kalkıp mutfağa ilerledi. Bright'ın gözleri onun ardından devrildi. Win'den çok hoşlanıyordu, onun bu hallerini de seviyordu ama sadece en azından şu anlık her şeyi net görmek istiyordu.

Win mutfakta dairler çizip birkaç dakika telaşla çırpındıktan sonra tekrar balkona giriş yaptı.

Bright, devrik gözlerini ona çevirmeden elini uzattı. Win uzanan ele şaşkınlıka bakıyordu. Bu ne alakaydı?

Bright eli bir süre havada kaldıktan sonra sinirle soludu ve kafasını Win'e çevirdi: "İçeceğimi ve-"

Ağzı yarım şekilde açıldığında, Win'in gülümsesi rezilliğiyle beraber büyüdü.

"İçecek getirmeye gitmemiş miydin?"

"Onu unuttum." dedi Win.

Çünkü derdi içecek değildi. Bright'a cevap vermemek için tüymüştü.

"Her neyse." dedi Bright. Düşen morali daha fazla düşmüştü. Win'in ondan kaçtığına inanamıyordu. Gözlerini tekrar uzaklara çevirdi. Konuşmak istemiyordu ve öyle de oldu. Aralarında ölümcül sessizlik oluşmuştu.

Bu sefer sessizlik Win'in içinde korkuyu oluşturmuştu. Bright'ın moralinin bozulduğunu anlamıştı ve sebebinin kendisi olduğunu da biliyordu.

Gözlerini Bright'ın yüzünde gezdirdi. Her noktasını dakikalarca seyretti. Kalbi pır pır ediyordu. Günlerce böyle durup bu genci izleyebilirdi ama önce onun yüzünde eksik olan şeyi getirmeliydi; gülümsemesi.

I loke you | BrightWinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin