➝ 31

1.7K 159 48
                                    

"Ben de bundan yemek istiyorum." Fluke gözünü Win'in yemeğine diktiğinde, Win tabağını geriye doğru çekti: "Kendininkini ye."

"Çok cimrisin."

"Cimri değilim, açım."

"Hiç doymuyorsun ki."

Win, arkadaşına doğru alayla gülümsediği sırada; masalarına yabancı bir el, ufak bir kek koymuştu.

İkisi kafasını kaldırıp, keki masalarına bırakan kişiye baktılar. "Bu senin için Win!"

Win işaret parmağıyla kendini işaret etti. "Benim mi?"

"Evet." yabancı keki onun önüne doğru ittirdi, Fluke ve Win'in. şaşkınlıkları yüzlerinden belli oluyordu. "Otursana." dedi telaşla Fluke. Yabancı, Win'in yanına gülümseyerek yerleşti.

"Neli sevdiğini bilmiyordum bu yüzden çikolatalı aldım. Herkes çikolata sever diye düşündüm."

Win kafasını anladım der gibi salladıktan sonra, yabancı genç elini ona doğru uzattı: "Luke ben."

"Win." tanışma faslını saniyelik tutmuşlardı.

"Rahatsız etmiyorum değil mi?"

"Hayır, sadece yemek yiyorduk. Rahatsız edeceğin bir şey yok." dedi Fluke. Neden masalarında yabancı birisinin olduğunu sorguluyordu ama kibarlığını göstermeyi de ihmal etmiyordu.

"Aynı fakültede misiniz?"

"Hayır Win mimarlık okuyor, ben gastronomi."

"Ah, Win'in ne okuduğunu biliyorum."

"Biliyorsun?" diye tekrarladı Win. Biraz ürkmeye başlamıştı ve olayı anlamaya çalışıyordu. "Evet, uzun zamandır seni göz hapsinde tutuyordum." ani gelen itiraf masayı sessizliğe boğdu.

Fluke, gözlerini kapıya doğru diktiğinde; Win'e de o tarafa doğru dönmesini işaret etti. Biraz endişeli hissediyordu. Bakışlar kapıya doğru döndüğü, Bright ve arkadaşları onlara bakıyordu. Çatılan kaşlar, masadaki yabancının kim olduğunu anlamaya çalışır gibiydi.

"Kek için teşekkür ederim. Şimdi dersim var, gitmem gerekiyor." Win keki eline alıp ayaklandığında, Fluke'da kalktı. Tartışma çıksın ve yemekhanede rezillik olsun istemiyorlardı.

"Sonra görüşürüz değil mi?" dedi Luke. Kocaman gülümsemesiyle sevimli görünüyordu: "Tabii." diye geçiştirilene kadar.

Çıkışa doğru ilerlerken aynı zamanda kapı ağzında dikilen Bright'a doğru da ilerliyordu. "Al, yersin." diye fısıldadı Win; keki Fluke'un kucağına bırakırken. Çikolatalı şeyleri çok fazla sevmiyordu. "Bunu yemekhaneden çıktıktan sonra verseydin ya. Çocuğa rezil ediyorsun bizi." diye mırıldandı Fluke. Kapıdan çıkmaya bir adım kaldığında, önden çıkan da o olmuştu. Ardından Win ilerlediğinde, bileğini tutan el onu yemekhaneye çekti.

Haftalar sonra ikisinin gözleri birbirini bulmuştu. Kalp atışları gereğinden fazla hızlıydı. Bright'ın eli, Win'in bileğini biraz gevşetti. Ona bu kadar yakın olmak çok iyi hissettiriyordu; tüm yorgunluğu geçmiş, yeniden doğmuş gibi.

"Kim bu çocuk?" dedi Bright. Sesinde sinir yoktu. Win'le bu yakınlığı sinirlenerek mahvetmek istemiyordu. Sakinliğini zor da olsa koruyordu.

"Tanımıyorum." dedi Win. Çekip gitmek istiyordu, toplum içinde tartışma yaşamayı sevmiyordu. Yalandan gülümsemesini yüzüne yerleştirdikten sonra gözleriyle bileğini işaret etti: "Sınavım var, bırak." diye mırıldandı. Bileğindeki eller tereddütle aşağıya indi.

I loke you | BrightWinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin