10.BÖLÜM

83 8 11
                                    

Bölüm şarkısı: Sezen Aksu - Son Bakış

Herkese içindeki iyilik kadar iyi bir hayat dilerim ♤

Keyifli okumalaar 💕

▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪

Kaybetmek önce kalpte, sonra düşüncede, sonra hayatta gerçekleşir. Önceliklerimiz ve dertlerimiz bizim akıbetimizin göstergesidir. Kaybetmek, kazanmanın kardeşidir. Kimi iyi bilirseniz o sizin yareniniz olur. Ümidi diri tutmak gerekir.

Şu anda da öyle yapıyordum. Ümidimi diri tutuyordum fakat neye bir ümit beslediğim muallaktaydı...

Bir tarafım padişahın bizim evlenmemizi emretmesini istiyordu ve ben bu tarafımdan hiç hoşlanmamıştım. Böyle bir tarafım olduğunu bile şimdi fark ediyordum.

Diğer tarafım ise bu evliliğin hiç doğru olmadığını söylüyor. ' Ateşle barut yan yana olmaz' diyordu. Kimin ateş kimin barut olduğu ise belirsizdi.

İki seçenek vardı ve padişahın seçimi herkesin kaderini değiştirecekti. Belki kötü olacaktı belki de çok daha iyi olacaktı ve biz bunu biraz sonra öğrenecektik.

Faytonun durması ile küçük pencereden başımı kaldırıp Arslan beye döndüm. Sıkıntılı yüz ifadesi ile faytondan inerken ben de kucağımdaki Dilruba ile faytondan indim. Kafamı kaldırıp çevreme bakmak istedim ve bakakaldım. Tıpkı eşsiz bir cennet gibiydi. Sarayın kocaman bahçesinde renk renk ve sayılamayacak kadar fazla çiçek vardı. Sarayın kendisi  fazla ihtişamlı ve görkemliydi. Allah bilir dışı böyleyse içi nasıldı?

Sarayın büyük merdivenlerinden çıkarken önümüzdeki İbrahim Paşa'yı takip ediyorduk ve yanılmıyorsam arkamda da askerleri vardı. Bu kadar şey bizi koruduklarından mıydı yoksa bir yere kaçmamızdan mı korkuyorlardı bilmiyordum. Umarım ilk seçenekti...

Sarayın içinde birbirinden güzel kızlar bir şeyler taşıyıp duruyorlardı. Üstlerindeki elbiseler göz kamaştırıcıydı. Kendimle kıyaslayacak olsam sonuç vahimdi!

Büyük bir kapının önünde durduğumuzda önce askerler içeri girdi ardından biz. Burası tahmin ettiğim kadarıyla önemli konuların konuşulduğu yerdi.

Padişah üzerindeki kırmızı kaftanıyla büyük koltuğun üzerinde otururken hafifçe eğildim. Aynısını diğerleri de tekrarlarken çok fazla gerilmiştim. Padişahı ilk kez görmüyordum ama en az Arslan bey kadar ürkütücü bir görünüşü vardı.

"Sen mi anlatmaya başlarsın Arslan? Yoksa İbrahim başlasın mı?"
Padişahın sert sesiyle hafifçe başımı kaldırıp Arslan beye baktım. Dişlerini sıktığını anlayabiliyordum. Sıkıntılı bir nefes verdi.

"Benim anlatmam daha uygun olur fakat anlatılacak pek bir şey de yok. İbrahim Paşa bizi yanlış anladı. Sizin düşündüğünüz gibi bir durum söz konusu bile değil"

Ölüm ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin