1. Bölüm

426 49 45
                                    

Bölüm şarkısı: Seksendört- Ölürüm Hasretinle

Mutluluğu sende bulan senindir gerisi misafir...

Keyifli okumalar ❤

_____________________

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

_____________________

Yaklaşık 1 saattir faytondan çıkan tıkırtılar eşliğinde toprak yolda ilerlemeye devam ediyorduk. Sonbaharın habercisi olan yere saçılmış sararan yapraklar tuhaf bir şekilde ortaya güzel bir manzara çıkarmıştı. Ne kadar süredir dışarıya böyle dalıp gitmiştim bilmiyordum. Fakat bu yolculuğun ruhumu dinlendirdiği kesindi. Tuhaf ama uzun yolculuklar bana her zaman huzurlu gelmişti. Yavaşça içeriye dolan rüzgar da ferahlık hissi veriyordu. Kolumun dürtülmesi ile beni dürten kişiye baktım. Rümeysa Hanım.

Rümeysa Hanım gülümseyerek
"Hayırdır inşallah? Nerelere dalıp gittin öyle Mihrimah hatun?"diye sordu. Bu samimiyetine hayran olmadan duramıyordum. Benim yaşadıklarımdan mıdır bilmem bana ayrı bir sevgisi vardı ve bunu göstermekten de hiç bir zaman çekinmemişti. Ben de elimden geldiği kadarıyla gülümseyip
"Bilmem, öylesine bakıyordum. Bir yerlere daldığımdan değil Rümeysa Hanım" dememle elime uzanıp sıkarak
"Sen sanırım sıkıldın bu yolculuktan Mihrimah. Ama az kaldığını umuyorum ben. Allah'ın izniyle köşke varacağız"dedi.
Yemyeşil biraz da mavi gibi görünen gözlerinin güzelliğine öyle bir dalıp gitmiştim ki cevap vermeyi son anda akıl edebilmiştim.

"Hiç önemli değil. Sizin de dediğiniz gibi az kaldı zaten"

Gülümseyip onaylarken başımı yeniden dışarıya çevirdim.Yaşadığım şeyler bir bir aklıma gelince gözlerimi kırpıştırmaya zorladım. Ağlamak istemiyordum. Ağlamamış mıydım bunca zaman? Zaten yaşadığım her şey kendini hatırlatıyordu bana. Başta da sürekli akan sütüm. Bebeğimi doğurunca sürekli akan sütüm.

Henüz 7 buçuk aylıkken doğurduğum bebeğim ölü doğmuştu. Tabi bunda yaşadıklarımın da etkisi vardı. Eşim Nikos'un ölüm haberi üzerine henüz 7 aylık olan bebeğim yaşadığım acıya katlanamayıp o da babası gibi beni bırakmıştı. Fakat kendini hatırlatmaktan da geri durmuyordu. Doğurduğum fakat emziremediğim bebeğimden dolayı sütüm geliyordu. Her böyle oluşunda kendimi daha da kötü hissediyordum. Biliyordum bu acı beni hiç bir zaman bırakmayacak beni bir zehir gibi zehirleyecekti. Ben bebeğimin yüzünü bile görmeden benden almışlardı meleğimi. Doğum yapmamı sağlayan ebenin bebeğime vurduğunu sesi geliyordu ama herhangi bir ağlama sesi yoktu. O zamanda anlamıştım ne olduğunu. Babaannemin söylediği gibi olnuştu. Bana bebeğim için birşeyler yememi söylüyordu ama onu hiç dinlememiştim ve dinlemememin de cezasını misliyle ödemiştim. Ama bu kadar ağır bir ceza olmak zorunda değildi. Bu kadar kötüsü de olmamalıydı. Ama zaten olmamalı dediğimiz her şey olmuyor muydu? Düşüncelerden uzaklaşmak için kafamı iki yana salladım .

Birçığlık sesiyle önüme döndüğümde ellerini karnına tutmuş olan Rümeysa hanımla gözlerim sonuna kadar açılırken hemen oturduğum yerden ayağa fırladım.

Ölüm ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin