3.BÖLÜM

194 29 55
                                    

|| İnsan yarası yarasına denk geleni severmiş||

Bölüm şarkısı: Pera- Veda Busesi

Keyifli okumalar 💞

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Hayat,bir döngüden ibaretti. İnsan,doğar,yaşar ve vakti zamanı gelince ölürdü. Bu da dünyanın bir kuralıydı. Kimisi 70 yaşında kimisi daha küçücükken annelerinin karnında ölüyordu. Kimisi de Rümeysa hanım gibi daha hayatının baharında  uçup gidiyordu. Daha meleğinin kokusunu alamadan. O güzel yüzünü göremeden. Ya da ona 'anne' deyişini duyamadan gidiyordu.

Herkesin ayrı dertleri vardır. Kimisi büyük kimisi küçük. Ama açtıkları yaralar herkesde aynı olur. Seni yakar,yıkar ,kül eder ama öldürmez.
Bizi o şekilde yaşamaya zorlar. Sonra yaşarsın işte yaşayabildiğin kadar. Biraz eksik,biraz yarım ama yaşıyorsun işte. Ben de öyleydim. Hâlâ da öyleyim. Yaşıyorum,biraz eksikliklerim hatta baya eksikliklerim var ama bir şekilde gidiyordu hayat.
Bu sefer daha da bir eksildim Rümeysa hanımın ölümüyle. Benim olmayan ablam gibiydi. Yaşına,yaşadıklarına rağmen gülümsüyor dahası herkesi gülümsetmeye çalışıyordu. Sanki yeryüzüne inen bir melek gibiydi. Ama şimdi onun yerine melekler kadar güzel bir kız çocuğu vardı.

Rümeysa hanımın ölümünün üzerinden iki hafta kadar bir süre geçmişti. Arslan bey etrafta ruh gibi geziyordu. Ne yediği belliydi ne içtiği. Resmen gözlerimizin önünde eriyordu dağ gibi adam. Eskiden esip gürleyen adam şimdi gerekmedikçe konuşmuyordu bile. Bu iki haftalık sürede bebeğin her şeyiyle ben ilgilenmiştim.Beslenmesine kadar. Zaten emzirme kısmında bir problem yaşamıyordum. Evdeki diğer görevliler de benim emzirmemden yanaydılar. İki hafta boyunca geceleri bazen ağlamış olsa da artık varlığıma alışmış gibi ağlamıyordu. Bu evdekilerin de hoşuna gidiyordu. Bende kendi bebeğime gösteremediğim sevgimi bu minik bebeğe gösteriyordum.

Bebek bir haftalıktı fakat bir isim konulmamıştı. Tam sekiz günlükken Arslan beyin de isteğiyle Dilruba adı verilmişti bebeğe. Dilruba ne anlama geliyordu bilmiyordum ama Arslan bey koyduğuna göre çok güzel bir anlamı olmalıydı.

Artık gece vakti olmuştu. Ama bugün Dilruba sürekli ağlıyor,susmak bilmiyordu. Acaba karnı mı aç,gazı mı var demiştim fakat değişen bir şey yoktu. Artık ben de iyice işkillenmeye başlamıştım. Arslan beye söylemeyi düşündüm. Ama bu saatte odasına gidip söylemem ne kadar mantıklıydı ki? Gerçi evde mi onu da bilmiyordum.  Eve oldukça geç saatlerde gelir olmuştu. Dilruba'yı arada gündüzleri görüyordu sonra da ortadan kayboluyordu.

Kucağımdaki bebeği sallayıp ninniler söylemeye devam ettim. Babaannemin bana küçükken söylediği ninniyi söylemeye başladım.
Yavaş yavaş susmaya başlıyordu. Arkamı döndüğümde kapının pervazına yaslanmış yorgun,parıltısı kalmamış gözleriyle bakan Arslan beyi görünce yerimden sıçradım.

Ölüm ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin