Kapımın tıklatılmasıyla "gir" komutunu verdim ve asistanımın içeri girmesini bekledim. Asistanım elindeki dosya ile girince bıkmış bir ifade ile elindeki dosyayı aldım ve bian önce merkezden çıkmak için dua ettim. Asistanım Chen "amirim bunu emniyet müdürü gönderdi" dedi. Başımı onaylarcasına salladıktan sonra "sen çıkabilirsin bu günlük bu kadar Chen" dedim ve elimle kapıyı gösterdim. Bana teşekkür ettikten sonra kapıyı kapatıp çıkmıştı. Bıkkın bir nefes verip dosyanın kapağını açıp okumaya başladım. Karşımdaki ad ile yüzümde hafif bir sırıtış oluştu.
Agust D ; her yerde aranan en büyük suçlu. Ne kadar 1,5 senedir aransada arkasında tek bir iz dahi bırakmadan cinayet işliyor ve ölüleri boş arazilere atıyordu. Öldürdüğü kişiler asla masum değillerdi hepsi sabıkalılardı. Çoğu zenginliğini kullanıp para ile hapisten çıkmıştı bazıları ise para ile sürelerini azaltmıştı.
Agust D'ye asla karşı çıkmıyordum. Bana göre kötüleri hayattan silmesi iyi bir şeydi. Onu hiçbir zaman aramamıştım ama onu arayan bir sürü merkez vardı.
Dosyayı kapatıp diğer dosyaların yanına atıp sandalyede gerildim. Artık burdan çıkmak ve eve gidip uyumak istiyordum. Duvardaki saate takılan gözlerim bi anda büyümüştü. Saat gece 12'yi gösterirken artık burda durmanın saçma olduğunu düşünerek oturduğum yerden kalktım ve ceketimle telefonumu alıp kapıyı kitledikten sonra merkezden çıktım.
Adımlarım otoparka ilerlerken arabamın yanındaki siyahlar içine bürünmüş adamı görünce silahımı çıkarıp diğer arabaların arkasına saklandım ve adam arkasını dönünce kolumu boynuna sarıp diğer elimle silahı kafasına tuttum. Tanıdık ses kulaklarıma gelince silahı kafasından çekip ensesine vurdum. "salak gece yarısında senin ne işin var burda" dedim sinirli çıkan ses tonumla. "telefonlarını açmadın, seni merak ettim Yun. Ne biliyim kafama silah dayıyacağını." dedi Jungkook. Onu yüzü asık bir şekilde görmek içimi huzursuz edince elimle yanaklarını hafif sıkıp gülümsemesini sağladım. Sonra gözlerimle arabaya geçmesini işaret ettim. Gülümseyip arabaya binince bende bu haline omuz silkip koltuğa oturdum.
Arabayı eve yakın olan marketin önünde durdurup arabadan indim. Marketin içine girip bize yetebilicek şekilde Ramen, kimchi ve aburcubur alıp kasaya yöneldim. Parasını ödedikten sonra elimdeki dolu 3 poşeti arabadaki Jungkook'a verip tekrar arabayı çalıştırdım.
Arabayı garaja koyduktan sonra derin bi nefes alıp dışarıya bile müzik sesi gelen eve baktım. Evin şifresini girip açtığımda içerideki her zamanki kaosu görünce bıkkın bir nefes verdim. Bu çocuklar asla benimle yaşıt olamazdı. Jimin bir elinde tencere bir elinde ise tahta kaşıklarla müzik yapmaya çalışıyor, Hoseok ise televizyondan açtığı son ses müzikle dansı yapmaya çalışıyordu. Beni fark eden Jimin koşup her zamanki gibi sıkıca sarılmış ve masumca bakmamaya başlamıştı. Hala yüksek sesli müzikte dans eden Hoseok beni fark etmemiş olduğu için daha çok bağırmaya başlayınca Jimin elindeki takta kaldıkları Hoseok'a atmış ve beni işaret etmişti. Hoseok sevimlice gülüp televizyonu kapatınca bu hallerine aldırmadan odama çıktım üstümdeki kıyafetlerden kurtulup kendimi banyoya attım. Duş aldıktan sonra üstümü hızlıca giyindim ve çocukların yanına indim.
Mutfakta Ramen yapan 3 beceriksiz erkeği görünce gülümsedim. Ne olursa olsun biz birbirimize kızmaz hep destek olurduk. Bu küçüklüğümüzden beri böyleydi. Biz her canımız yandığında belli etmez ama anlardık karşımızdakinin acısını. O canice dövüldüğümüz, aç bırakılıp odalara kapatıldığımız, ayak işlerinde çalıştırıldığımız yetimhaneden hepberaber kaçmıştık. 16 yaşından beri hepimiz canını dişine takarak 20 yaşımıza kadar hem okula gidip hemde part-time işlerde çalışmış ve bir ev almıştık. Kendi ayaklarımızın üstünde durup birbirimize sahip çıkmıştık. Biz kan bağı olmayan bir aileydik.
Yetimhaneden kaçmamıza yardım eden Yoongi'yi unutmamamız lazımdı. Onun sayesinde kaçmıştık oradan. O olmasa o gün öldüresiye dövülücektik. Onu 7 senedir görmesekte içten içe vicdan yapıyorduk elbette. Ancak ona dair bütün izler yok olmuştu. Biz kaçtıktan 1 sene sonra emniyet müdürü Jung Woo bizi bulmuş ve yetimhanenin çalışanlarına en ağır ceza verilmesini sağlamıştı. Fakat bütün yetimhanedeki olayların magazine vurmaması için çocuklarında kimlikleri saklanmıştı. Bazen eski günlerdeki gibi bana sarılıp geçicek demesini isterdim. Ancak bu mümkün değildi. Onu bulamıyorduk hiçbirimiz.
Aniden gelen sesle düşüncelerimden ayrılıp önüme konan Ramen'i yemeğe başladım. Yedikten sonra masayı toplayıp hepberaber film izlemeye başladık. 4'ümüz bir koltuğa sıkışıcak şekilde oturmuş ve korku filmi izliyorduk. Arada Hoseok ve Jimin'in attığı çığlıklara gülerken filmin bitimine kadar çok eğlenmiştik.
Yavaştan gelen uykumla kafamı Jimin'in omzuna koyup gözlerimi kapatmıştım. Ancak uyumuyordum herşey roldü. Çalan telefonları ve gelen mesajların ne olduğunu ve gecenin bir yarısı nereye gidiceklerini biliyordum. Ancak ben senaryoya göre oynamalıydım.
Çukuruma herkesi çekerken bende o çukurda kayboluyordum. Yalanlar ve acılarla birlikte. Ancak bu odadaki herkes yalancıydı. Bazıları üzmemek için bazıları ise saklamaları gerektiği için yalan söylüyordu. Onların kim ve ne olduklarını en iyi ben biliyordum çünkü onlara verilen senaryo, benim yazdığım ve başrol oynadığım bir oyundu. Burası benim acı, öfke, hiçlik,yalan ve çığlıklarla dolu çukurum.
Çukuruma hoşgeldiniz...
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Evet yeni kitabıma hoşgeldiniz. Acımasız PJM kitabımı final yaptıktan sonra çok ara olmicak şekilde yeni bir kitap daha yazmak istediğim bu yüzden şuanda buradayım. Umarım bu kitabı beğenirsiniz.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Diğer bölümde görüşürüz ❤️❤️
Melodi~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çukur /MYG/
FanfictionÇukuruma herkesi çekerken bende o çukurda kayboluyordum. Yalanlar ve acılarla birlikte. Ancak bu odadaki herkes yalancıydı. Bazıları üzmemek için bazıları ise saklamaları gerektiği için yalan söylüyordu. Onların kim ve ne olduklarını en iyi ben bili...