11. bölüm Acı Haber

6.5K 92 8
                                    

Ayza ile Sancar odada yalnız kaldıklarında, Sancar pencereden dışarıya bakarken; Ayza sandalyeye oturdu.

"Ne düşünüyorsun derin derin?"

"Şu yaşadığımız olaya bak... Sabah hayatım gayet normal başladı... Karımın yanında uyandım, kahvaltı yaptım, işe gittim. Hayatımdaki her şey normaldi; ta ki sen arayana kadar. Tanımadığım bir numara beni aradı ve hayatım alt üst oldu" Ayza Sancar'a bakarak ne düşündüğünü kestirmeye çalıştı. Bütün bu olanlar da beni mi suçluyor acaba diye düşünürken Sancar devam etti. "Tabii ki bu olaylarda senin bir hatan yok... Ben sadece düşünüyorum... Yeliz'in annesine haber vermem gerekiyor ne diyeceğimi bilmiyorum... Herkes karın nasıl öldü diye soracak ne cevap vereceğim bilmiyorum."

Ayza da bu sözlerden sonra kayın validesine  haber vermesi gerektiğini düşündü.
"Haklısın Sancar. Bir anneye evladının öldüğü nasıl haber verilir ki?"deyip iç çekti. "Hele ki böyle bir ölüm şeklini. Ama sanırım ben ne yapacağımı buldum.Hasan'ın annesine, Hasan'ın nasıl öldüğünü söylemeyeceğim. Hem kalp, hem tansiyon hastası, o bunu kaldıramaz. Polislerden önce benim haber vermem daha iyi olur"dedi ve telefonu eline aldı. Hiç şüphesiz hayatının en zor ananı yaşıyordu. Bir anneye evladının öldüğünü haber verecekti. Bu bir insanın başına gelebilecek en kötü şeydi.

Telefon uzun uzun çaldıktan sonra açıldı. Karşıdaki ses hüzünlü ama hüznünü sahte bir canlılık ve örtmeye çalışıyordu sanki.

"Ayza kızım nasılsın? Aramana çok sevindim"

"İyiyim sen nasılsın"

"Sesini duyunca ben de iyi oldum kızım. Sabahtan beri içimde bir sıkıntı var evlere sığamıyorum!"

Ayza, demek ki anneler çocuklarına kötü bir şey olunca hissediyor diye düşündü.Titrek sesini canlı tutmaya çalışan kadına nasıl söyleyecekti. Bu nasılsın diye sorulduğunda iyiyim denen yalanlara benzemiyordu ki. İyi değilim, ben iyi değilim diye çığlık çığlığa bağırırken içinden; dışarıya iyiyim demek... Bu tamamen yalancılıktı.

"Kızım neden sustun? Kötü bir şey yok değil mi? Hasan nerede? Onu telefona verebilir misin?"

O sırada, arkadan tanıdık bir ses duyuldu. Bu Zeynep Hanım'ın en yakın arkadaşının sesiydi. Ayza sesi duyunca bir nebze olsun rahatladı.

"Şey..."deyip boğazını temizledi. "Hasan kalp krizi geçirdi"bunu söylemek o kadar zor gelmişti ki.

Zeynep hanım
"Nee? O şimdi iyi mi? Diye sorarken artık sesini canlı tutmaya çalışmıyordu. Titrek endişeli sesinde, yüreğinden parçalar koptuğu anlaşılıyordu. Yakın arkadaşı hemen onu koltuğa oturttu. Telefonu eline alarak;

"Ayza kızım ben Esma teyzen... Ne oldu bana anlat"

"Şey Esma teyze... Hasan kalp krizi geçirdi"

"Aman Allah'ım... O iyi mi?"

Ayza sustu. Tek bir kelime dahi dudaklarından çıkmadı. Esma hanım telefon elinde, Zeynep hanımdan uzaklaştı. Yeterince uzaklaştığından emin olunca bu sessizliğe karşı;

"O yaşıyor mu?"diye sorabildi.
Ayza derin nefes aldı, yine sustu. Esma hanım artık anlamıştı.
"Başın sağ olsun kızım başımız sağolsun. Biz en kısa zamanda geleceğiz"

Ayza
"Gelin Esma teyze lütfen acele edin"dedi kapattı.

Esma hanım arkasını döndüğünde yıkılmış kendine yaşlı gözlerle bakan Zeynep hanım'ı gördü. Bir umutla duyduğunun doğru olmamasını umuyordu.

"Her şeyi duydun mu?"

"Yalan de! Hasan ölmedi de!"

Esma hanım şu durumda yalan söyleyip onu  rahatlatamayacağını biliyordu. Eninde sonunda öğrenecekti.
"Başın sağ olsun"diyerek onun doğru duyduğunu: Hasan'ın öldüğü haberini vermiş oldu.

Ayza telefonu kapattıktan sonra saatlerdir tuttuğu gözyaşları sessizce akmaya başladı. Bu içinde tuttuğu şelalenin bir kısmı bile değildi. Sancar onu yanına gidip elini tuttu. Ayza ona ıslak gözlerle bakıp;

"Bu hayatımda yaptığım en acı şeydi"dedi. "Keşke bu gözyaşlarını Hasan öldüğü için dökseydim ama inan bana onun için, içinden ağlamak gelmiyor. Sence bu normal mi?"

Sancar etrafa boş boş bakarak Ayza'nın söylediğini kendisi ile kıyasladı. Eşi ölen bir kadın  normalde ağlardı ama eşi ölen bir adamda; ağlamasa da üzülürdü. Sancar kalbine baktığında karısı öldüğü için en ufak bir üzüntü olmadığını gördü. Kalbinde daha çok etrafa ne diyeceğim endişesi vardı. Ayza kocasının berbat bir şekilde öldüğünü söylememeyi seçmişti; peki ya kendisi de bu yolu mu seçecekti.
'ailesi bilmeli...o çok değer verdiği kızlarının ne yaptığını ne şekilde öldüğünü bilmeli' diye düşündü. Kısa bir sessizliğin ardından Ayza'nın sorusuna cevap verdi.

"Bence normal... Çünkü ben de Yeliz için üzülmüyorum"

Islak mavi gözlerini sancar'a dikti.
"Ailesine ne diyeceksin?"

"Doğruyu... Kızları yaparken düşünmemiş, ben de düşünmeyeceğim"

"Ama çok üzülürler"

Sancar sustu. Belki konuyu uzatmak istemedi belki de diyecek söz bulamadığı için sustu. Uzun bir sessizlik ve odada ileri geri yürüyüşlerden sonra Sancar;

"Gerçekten hiç hissetmedin mi kocanın seni aldattığını?"

"Hayır... Aramızda hiçbir sorun yoktu. Tartışmamız yada anlaşamadığımız bir konu da yoktu. O kadar güveniyordum ki telefonlarını bile karıştırmazdım. Hala anlam veremiyorum neden yaptı"

Konuşmaları dinleyen başkomiser ile komiser Sedat birbirlerine baktılar.
Komiser Sedat
"Amirim, bunların bu işte bir parmağı yok bu belli. Zaten ölüm sebepleri de cinayet değil. İfadelerini imzalayıp gitsinler"

Başkomiser
"Tamam Sedat ifadelerini al gönder ama takibi bırakma"

Komiser Sedat
"peki komiserim dedikten sonra dinleme işini bırakıp ifadelerini aldırdı.
Cesetleri hastane morguna gönderip dosyayı kapatmaya hazırlandı.

Ayza ile Sancar karakoldan çıktıktan sonra birlikte sessizce biraz yürüdüler. İkisi de konuşacak tek söz bulamıyordu.

Sancar dosya kapandığı için Ayza'yı bir daha göremeyeceğini biliyordu. Yanında yavaş yürümesi ve yolu uzatması çabaları eninde sonunda bitecekti.
Su dalgası saçlarından Rüzgar ara sıra koku getiriyordu burnuna. Bu güzel koku sanki burnundan ciğerlerine değil de kalbine gidiyordu. Numarası var ama hangi bahane ile ile arayacağım diye düşünürken birden kendine kızdı. Kocası bugün ölmüş bir kadına karşı böyle düşünmeyi kendine yakıştıramadı. Hem düşünmesi gereken koca bir cenaze haber verilmesi gereken insanlar vardı.

Ayza ise kayınvalidesinin ne halde olduğunu, gelince böyle büyük bir yalanı ondan nasıl saklayacağını düşünüyordu. Cenaze töreni ile bizzat kendisi ilgilenecekti ve belki de sahte gözyaşı dökmek zorunda kalacaktı. Nasıl öldüğünü saklamak en doğru karardı. Şu an, onun için en önemli şey gece nerede kalacağı idi. İki ceset çıkmış olan evine gidip yalnız başına rahat bir uyku çekemezdi. Bir otele gitseydi yalnız kalacaktı. Aklından tek tek arkadaşlarını geçirdi: hiçbiri ile evinde kalacak kadar samimi değildi. Hepsi de iyi gün dostuydu.

Sancar taksi durağına geldiklerinde;
"Arabam sizin sitenin otoparkında kaldı... Birlikte gidebiliriz"dedi, onunla daha çok zaman geçirmek umuduyla.

Ayza'nın sessizliğinin altında fırtınaların koptuğu mavi gözlerinden anlaşılıyordu. Yine de sesini yumuşak tutmaya çalışarak;
"Sen git Sancar... Ben daha sonra giderim. Görüşürüz Her şey için teşekkür ederim. Umarım tekrar karşılaşırız"dedi.

Veda etmiş Sancar'a diyecek tek kelime bırakmamıştı. Sancar sadece"umarım görüşürüz"diyebildi.

Ayza arkasını dönüp sahile doğru adımlayıp banka oturduğunda Sancar hala taksiye binmemiş, onu izliyordu.

EMEĞE SAYGI YORUM VE OYLARINIZI ESİRGEMEYİN LÜTFEN

Güven Bana +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin