Gelen arabanın içinde kardeşi gülümseyerek Karen’e bakıyordu. Paul pastaları almış gibi görünüyor ama işini sağlama almak için arabanın yanına gitti, son bir kere de kendi kontrol etti. Sonunda biraz rahatlayarak tekrar herkese emirler yağdırmaya başladı. Bu Karen’in normal halinin işareti. Genellikle sürekli istekler yağdıran kişileri kimse sevmez ama uzun boyundan, dalgalı simsiyah saçından, zarif duruşundan veya sevecen ve kibar konuşmasından olsa gerek insanlar onun bu yönünü kabullenmiş hatta sevmişti.
Moore evinde Laura ve Mary olayı aralarında konuşmuş kafalarında halletmişlerdi. Merdivenlerden yukarı çıkıp John’un odasına girdiler. Bekledikleri şey ; iki ayrı koltukta karşılıklı oturup konuşan ‘iki gençti’. İçeride gördükleri ‘iki çocuk’ ellerinde oyun konsolları…
“Ne yani şimdi nerdeyse kırk dakikadır oyun mu oynadınız.” John ‘Pokemon sadece bir oyun değildir’ diyecekti ki, Laura tekrar söze atlayıp “Ne yaptığınız umurumda değil. Şimdi ikiniz anlaşıyorsunuz ve partiye gidiyoruz.” Birkaç saniyelik beklemeden sonra “Ha bir de şu var, bir daha bu kızı üzmeyeceksin. Tamam mı?” Her ne kadar ciddiyetle düşünülüp söylenmiş bir söz dahi olsa sadece kendi dinlemişe benziyordu.
Hala ‘oyun’ oynamaya devam eden John “Tamam prenses sakin ol biraz. Mary üzerindekileri değiştirir değiştirmez çıkıyoruz. Ben hazırım. Hem o sırada sen de makyaj filan tazelersin.”
Carl aralarındaki konuşmaya hızlıca girmiş ve sanki olayları biraz daha ‘çok daha’ hızlandırmış gibiydi.”Tamam, hadi gidelim. Mary, Laura siz arabaya geçin biz geliyoruz. Dimi John??”. Sanki tehdit ettiği bir şey var gibi gözlerine bakıp onaylamasını bekledi.
“Aman be… Tamam ne yaparsan yap. Ama sakın o kılıkla partide benim yanıma gelme.” demesine rağmen, kardeşine tehditkar bir bakış attı. Kızlar odadan çıkınca aralarında ufak ve biraz yüksek sesli bir konuşma geçti.
Merdivenlerde inmeye devam eden Mary dilemeye çalışarak başını çevirdi. “Ne dediklerini duyabiliyor musun?“. Kendinin duyamadığını giriş kapısında bekleyen birinin nasıl duymasını düşünmüştü ki. Cevabını kendi de biliyordu ama Laura’nın başını hafifçe iki yana sallaması onu onaylar gibiydi.
Laura ön koltuğa geçmesi için Mary’e kapıyı işaret etti. Tekrar bir olay daha çıkmasın diye kendi de arkaya koltuğa oturdu. Evin ön kapısından çıkan iki yakışıklı ‘çocuk’ adeta ortamdan sıyrılmış, bağımsız gibi duruyorlardı. Uzun boylu John’un üzerinde kırmızı bir swet tarzı bir bluz. Koyu lacivert dar pantolonu kalın bacaklarına sıkıca oturmuş ve siyah ayakkabısı ile güneş gözlüğü, pastayı süslen ufak detaylar gibi duruyordu. Carl’ın renklerle arasının iyi olmadığını herkes bilir. Bu gün de beklenenin dışında pek fazla çıkmamıştı. Gri bir bluz altında siyak kot pantolon ve birkaç beyaz desen bulunan siyah ayakkabısı vardı. Yeşil gözlerini kapatmamış, siyah ve genelde dağınık olan saçlarını bu gün ‘biraz’ düzenlemişti. Siyah deri ceketi ve saati tarzına nokta atışı olmuştu. Her ikisi de araba bindi. Klasikleşmiş güçlü Mustang sesi artık yolda olduklarının gösteriyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
4. Duvar
Teen FictionÜniversite çağlarında ufak bir arkadaş grubunun çevresindeki insan sayısı bir anda atması sonucu bütün olaylar patlak veriyor. Yeni tanıştıkları kişiler ve onlara fazla sorgulamadan güvenmeleri olaylar sürüsünü başlatıyor. Kim olduğunu bilmedikleri...