"Şaka yaptığını söyle!" dedim gözlerimdeki yaşlar bağımsızlığını ilan edercesine gözlerimden akarken. "Lütfen..."
Yüzündeki hiçbir zaman görmediğim sert ifadeyle kalbimi parçalamak istercesine konuştu. "Şaka falan değil İzem! Ben tehlikeliyim, ve se...
"Deli misin sen be adam! İki şey söyledi diye adam hastanelik yapılır mı?" Bir yandan Kaya'ya konuşup, bir yandan da kaşındaki yaraya pansuman yapıyordum. Evet adama kafa göz dalmıştı ve en son gördüğüm kadarıyla adamın yüzü dehşet haldeydi. Kaya'nın ise sadece dudağı ve kaşı yaralanmıştı.
"Benim olana yanaşanlara böyle yaparım."
Kaşındaki elim durdu ve konuştum. "Senin olan derken?"
"Ha şey... Yani sonuçta sende benim arkadaşımsın ondan şey ettim."
"Peki." diyerek elimdeki küçük yara bandını kaşına yapıştırdım. Daha sonra yeni bir pamuk aldım ve dudağının üzerine bastırdım. Aynı zamanda acısını az da olsa dindirmek için üflüyordum. Kaya'nın elimin altında gerildiğini hissediyordum. Üflemeyi bırakıp istemsizce alt dudağımı ısırdım. Dudağı kaşına göre daha kötüydü ve acıdığını hissedebiliyordum.
"Yapma şunu!" Aniden verdiği emir karşısında neyi kast ettiğini anlamazcasına yüzüne baktım.
"Neyi yapmayayım?"
"Alt dudağını..." dedi ve nefes alıp tekrar konuştu. Sanki söylemekte zorluk çekiyordu. "Alt dudağını ısırma."