"Şaka yaptığını söyle!" dedim gözlerimdeki yaşlar bağımsızlığını ilan edercesine gözlerimden akarken. "Lütfen..."
Yüzündeki hiçbir zaman görmediğim sert ifadeyle kalbimi parçalamak istercesine konuştu. "Şaka falan değil İzem! Ben tehlikeliyim, ve se...
İki gün. Yangının ardından iki gün geçmişti. Uyandığımda hastanedeydim, ama dün sabah eve geçmiştim. Bu süreçte bizim çocuklar sürekli benimleydiler ama Kaya hiç gelmemişti. Dediklerine göre babasıyla birkaç önemli işi varmış ve o yüzden gelememiş.
Dediklerine göre fakültenin sadece en üst katında, tuvalet ve resim atölyesinin olduğu bölüm yanmış. Benim içinde olduğum ve kilitli kaldığım tuvalet... Kapıyı kimin kilitleğiyle ilgili bir bilgi yokmuş. Kameralar bozulmuş ve o saatlere dair hiçbir görüntü ellerinde değilmiş.
Tuvalet ve resim odasını tadilata almışlar ama okulda herhangi bir aksama yaşanmayacakmış.
Dün hastaneden yeni geldiğim için üzerimdeki yorgunluğu atamasam da bugün kendimi daha iyi hissettiğim için okula gitmeye karar verdim.
Bugün hava, diğer günlere oranla daha bulanık olduğu için beyaz, kısa bir boğazlı kazak ve altına da ekoseli bir pantolon gitmeye karar verdim.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
(İzem'in giydiği kıyafetler)
Asmin ile beraber okula ulaştığımızda bizimkiler çoktan gelmişti. Onlarla beraber biraz oturup derse girmiştim. Şimdi dersten çıkmış ve yemekhaneye uğramıştım. Yemeklerimi aldıktan sonra tekrardan bizimkilerin yanına gidecektim.
Çok fazla yemek yiyen birisiyimdir ama buna rağmen fazla kilo alamam.
Yemeklerimi aldım ve arkamı döneceğim sıra bizim okuldaki Utku yanıma gelerek durmamı sağladı. Utku da benim gibi birinci sınıf öğrencisi ve birkaç kişiden duyduğuma göre benden hoşlanıyormuş. Ama kendisi bana birşey söylemedi. Söylememesi daha iyi zaten.
Ona anlamaz gözlerle bakarken "Selam İzem, nasılsın?" diye sordu.
"Gayet iyiyim Utku, sen nasılsın?"
"Bende iyiyim. Sana şeyi soracaktım. Okuldaki birisi yarın parti veriyor duymuşsudur, sen gidecek misin? Gideceksen beraber gidebiliriz diye düşünmüştüm?"
Partiyi duymuştum ama gitmemeyi planlıyordum. "Aslında," ona tam partiye gitmeyeceğimi söyleyeceğim sırada omzuma atılan bir kol ile sözüm kesildi.
"Aslında bakarsan İzem seninle gelmeyi eminim isterdi ama maalesef bana söz verdi. Partiye benimle beraber gidecek, o yüzden kusura bakma sen." Kaya, omzuma attığı kolunu çekmeden bunları söyleyince aşırı sinirlensem de bişey demedim.
Utku, "Ben biriyle gittiğini bilmiyordum, o zaman size iyi eğlenceler" deyip yanımızdan ayrıldığında, Kaya'nın kolunun altından hızla ayrılıp sinirle ona döndüm. Okula gelmesini beklemiyorum. İki gün onu görmememin ardından bugün görünce garip hissetmem de konuşmaya başladım.
"Birincisi ben o partiye gitmeyeceğim. İkincisi o partiye seninle hiç gitmeyeceğim. Üçüncüsü sen kim oluyorsun da insanlarla benim hakkımda kararlar verip konuşabiliyorsun? Dördüncüsü..." biraz düşündüm ve tekrar konuştum. "Tamam dördüncüyü bulamadım, üçü yeter sana." Hışımla söylediğim cümleler onu eğlendirmiş gibi, yarım ağız sırıtırken konuştu.
"Dördüncüyüsöylemeseydin gayet iyi bir çıkıştı be perçemli."
Sondaki perçemli kelimesine şuanlık kafamı yormayarak, ciddi ifademden ödün vermeyerek ona bakmaya devam ettim.
O da sonunda ciddileşerek konuşmaya başladı. "Bak perçemli... Okula yeni geldiğim için pek bir tanıdığım yok. Seni de o kadar yangından kurtardığım için beni kırmazsın diye ümit ederek partiye davet ediyorum. Benimle partiye gelir misin perçemli?"
Beni yangından kurtarmıştı dimi?
Gitmesem ayıp olur şimdi.
O kadar kurtardı yani.
Kurtarmasa gitmezdim tabiki.
Sadece kurtardığı için gidiyorum. Başka türlü gitmezdim.
Yoksa ben kim, onunla partiye gitmek kim yani, dimi ama!