Bölüm 6 - Canarslan Holding

1.7K 155 0
                                    

Aynı günün akşamı... 18:00

Ömer, radyodan duyduğu haberler üzerine keyifle şarabını yudumlayıp ayaklarının dibinde yatan köpeklerini seviyordu.

Aslında biraz şaşırmıştı zira şirketin hisse hareketleriyle oynamanın böyle bir kelebek etkisi yaratacağını hiç düşünmemişti. Ancak Yiğit'in telefonda dediğine göre ne zaman ki şirkete alacaklılar tarafından el konulmuş o zaman aslında içeride hiç paranın kalmadığı anlaşılmıştı.

Çok çok ufak da olsa suçluluk duyuyordu Ömer. Öte yandan düşününce, şirketin içinin boşaltılmış olması ve bu yüzden iflas etmesi de onun suçu değildi.

............................................................

Aynı gün, öğlen... 13.00

Uzun boylu ve heybetli bir adam Canarslan Holding'in kapısından paldır küldür girdiğinde içeride dikilen güvenlik görevlilerden biri öne çıkarak atıldı ve asansörlere doğru giden genç adamı durdurmaya çalıştı.

"Hey! Dur bakalım nereye gittiğini sanıyorsun sen! Hey, sana sesleniyorum!"

Neredeyse aynı anda diğer güvenlik görevlisi arkadaşının kolundan çekerek onun genç adamın peşinden gitmesini engelledi.

"Cemil dur, sakin ol! Sen onun kim olduğunu biliyor musun?"

"Hayır."

"Ömer Bey, o."

Güvenlik görevlisinin gözleri komik bir biçimde açıldı. "Ömer Canarslan?!"

"Ta kendisi."

...........................................................

"Patron?!"

"Patron- hoş geldin!"

"Hoşgeldiniz Ömer Bey!"

Ömer kendisini gören çalışanlarının yüzünde önce büyük bir şaşkınlık sonra da sevgi ve saygı karışımı bir ifadenin oluşmasına gülümsemeden edememişti. Buraya adımını atmadığı onca zaman sonra bile hala onu sevip sayıyorlardı. Hepsine başını sallayarak selam verdi ve önündeki bilgisayarın klavyesine hızlı bir şekilde tuşlayarak bir şeyler yazan ve etrafının pek de farkında olmayacak kadar dalmış olduğu her halinden belli olan sekreterinin masasına yaklaştı.

"Yiğit'e burada olduğumu haber verir misin?"

"Yiğit Bey- Aaa! Ömer Bey, hoş geldiniz."

"Merhaba Cemre, seni görmek de çok güzel."

Ömer yüzünde, açık bir şaşkınlıkla kendisini izleyen sekreterini arkasında bırakarak odasına doğru yürüdü. "Yiğit'e onu odamda beklediğimi söyle lütfen."

Genç kadın şaşkınlığından sıyrılarak önündeki telefona uzandı.

"Hemen efendim."

...............................................................

"Ömer? Vay anasını! Gerçekten sensin!"

Ömer en yakın arkadaşı ve aynı zamanda avukatı olan adamı kucaklamak için ayağa kalkarken yüzünde eğlenen bir ifadeyle kaşını kaldırdı.

"Ne o başka birini mi bekliyordun yoksa?"

"Dalga geçme oğlum ya-" dedi kısa boylu adam ondan beklenmeyecek bir kuvvetle Ömer'i kıskacına alıp sıkarken. "Cemre, senin beni odanda beklediğini söylediğinde yanlış duyduğumu zannettim." İç çekti. "Ne yalan söyleyeyim seni burada bir daha göreceğimi düşünmezdim. Ömer- Oğlum kaç yıl-"

"Dört, tam dört yıl oldu."

Yiğit kafasını iki yana salladı. "Hala inanamıyorum. Aramıza dönüşünü hangi harika olaya borçluyuz? Akşam hemen bir kutlama yapıyoruz."

"Dönüşümün nedeninin pek de harika olduğunu söyleyemem."

"Ömer?"

"Geri dönmedim Yiğit. Bundan sonra da dönmeye niyetim yok aslına bakarsan. Ben yerimden memnunum."

"Sendeki bu kasaba hayatı aşkını da ben anlamıyorum. Tamam, istersen buraya hiç uğrama ama artık medeniyete dön be oğlum."

"Ben iyiyim. Hem şimdi sen onu bırak da beni dinle. Buraya ufak bir konuyu halletmek için senden yardım istemeye geldim."

"Hımm, seni buraya kadar getirtebildiğine göre çok önemli birşey olmalı. Eee anlat bakalım, seni dinliyorum. Ondan sonra da hangi yardımı istersen yapmaya hazırım."

"Her şeyi anlatacağım ama sonra. Şimdi hızlı hareket etmemiz lazım."

"Tamam. O halde ne kadarını anlatmak istiyorsan ben de o kadarını dinliyorum patron."

"Ardıç İnşaat'ı hatırlarsın, biz o şirketin hisselerine sahibiz değil mi? Hem de oldukça yüksek bir oranda bildiğim kadarıyla."

"Evet öyle, doğru hatırlıyorsun." dedi Yiğit kaşını kaldırarak.

Ömer şimdiden arkadaşının kafasında bir sürü tilkinin dolaştığını görebiliyordu, gülümsedi.

"Senden borsanın ikinci seansı açılır açılmaz o şirketten ne kadar hisse toplayabilirsen toplamanı ardından da hemen bütün hisseleri elimizden çıkartmanı istiyorum."

"Ne o, şirketin hisselerinde düşüş mü bekleniyormuş? Birinden tüyo falan mı aldın, ben öyle birşey duymadım çünkü ve şirketin hisseleri tam gaz yükseliyor?"

"Almadım. Ama evet, günün sonunda Ardıç İnşaat şirketinin hisselerinden geriye pek birşey kalmayacak."

"Nereden bildiğini- Ahaa- şimdi anladım, düşüşü biz yaratmış olacağız."

"Hıhmm, aynen öyle."

"Neden böyle birşey yaptığımızı bir kenara bırakacak olursak- ki onu da anlamış değilim henüz, biraz tehlikeli bir oyun oynamıyor muyuz Ömer? O kadar hisseyi bir anda satın alıp sonra da elden çıkarmak, hem de Ardıç İnşaat hisselerinin neredeyse her dakika iki puan arttığı bir dönemde, bizi mali açıdan sıkıntıya sokacak."

"Umurumda değil Yiğit inan. Şu an Ardıç İnşaat'ı biraz olsun sarsmak için her şeyi göze almış durumdayım."

"Pekâlâ, o halde ben hemen gidip finans müdürlerini toplantı odasına çağırtıyorum." Uzanıp Ömer'in sırtına vurdu. "Sen de biraz oturup odanın keyfini çıkar bu arada, özlemişsindir."

"Yaa, ne demezsin." dedi Ömer gülümsemeye çabalayarak ama gülümsemesi yarımdı ve çekik, güzel ela gözlerine ulaşmamıştı.

Yiğit en yakın arkadaşına üzüntülü bir şekilde gülümsedi ve konuştu.

"Senin suçun değildi, biliyorsun. Bunu o zaman da söyledim ama- Ömer, dört yıl oldu kanka. Artık kendini suçlamayı bırakmalısın, kalbine ve beynine rahat bir nefes aldırmanın zamanı geldi."

"Biliyorum ve deniyorum inan bana. Kahretsin! Her gün uyandığımda aklıma gelen ilk şey dört yıl sonra bile, hala o olsa da deniyorum ve- gerçekten daha iyiyim, daha da iyi olacağım. Sadece biraz daha zamana ihtiyacım var."

"Tamam, ama aklında bulunsun bana ne zaman ihtiyacın olursa ben buradayım."

Ömer Yiğit'in odadan çıkışını izlerken kafasını salladı. Cevap vermemişti çünkü biliyordu ki Yiğit'in cevabını duymaya ihtiyacı yoktu. Gerçekten, son dört senedir yardıma en ihtiyaç duyduğu zamanlarda yanında olup ona destek olan kişilerin sayısı, bir liste yapmasını gerektirmeyecek kadar azdı ama illa ki yapacak olsa Yiğit'in listeye birinci sıradan gireceğini kesin olarak biliyordu. Nasıl girmesindi ki, arkadaşı sırf o başını alıp gidebilsin diye kendi hayatından feragat etmişti. Yiğit'e bırakılan tek bir 'Artık işlerden sen sorumlusun.' notu ve puff arkasına bile bakmadan yok olmuştu Ömer.

"Efendim, Yiğit Bey finans müdürleriyle toplantı odasında beklediklerini size haber vermemi istedi."

Ömer onu saran puslu anılardan çıkarak duyduğunu belirtmek için kapısında dikilen sekreterine başını salladı.

"Teşekkürler Cemre, gidebilirsin."

Vahşi (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin