Bölüm 8 - Ben Katil Oldum!

1.6K 149 3
                                    

İki gün sonra...

"Doğa yirmi altı yaşında, yetişkin, iri yarı ve sağlıklı bir kadın olduğunu sana hatırlatmama izin ver lütfen. Bana öyle bakma- çocuk gibi davranan sensin."

"Öykü, burası korkunç bir yer. Lütfen lütfen beni yalnız bırakma. Nerede olduğumu bile bilmiyorum daha, ya başıma bir şey gelirse?"

"Teknik olarak şehre üç saat uzaklıkta ve yerlilerinden başka kimsenin var olduğunu bilmediğine neredeyse emin olduğum bir kasabanın ortasındayız Doğa. Bu yüzden lütfen endişelenmeyi kes ve Allah aşkına kolumu bırak da gideyim, yarın erkenden duruşmam var!"

"Etrafına bak Öykü, ben burada yaşayabilir miyim? Allah'ım, her taraf toz içinde yine alerjim azacak."

Öykü yüzünü ovalayarak kendini sabretmeye zorladı.

"Peşinde gözü dönmüş bir mafya ve yüzlerce alacaklı varken senin tek endişelendiğin şeyin buranın hijyeni olduğuna inanamıyorum doğrusu."

"Ama-"

"Mafyadan saklanmak için bildiğin, buradan daha iyi bir yer varsa çekinme söyle lütfen. Bu evi kullanmamıza izin verdiği için Yiğit'e minnettar olmalısın bence. Onu razı edene kadar az dil dökmedim. Başta izin vermek istemedi ama sonra garip bir şekilde bir anda razı oldu. Ne olduğunu ben de pek anlamadım ama herhalde sana yardım ettiği duyulursa avukatlığı tehlikeye girer diye korktu."

"Otel-"

"Kesinlikle seçenek dışı... Eğer hangi otelde kaldığın bir duyulursa başına neler gelir farkında mısın? Mafyaya yer bırakmadan önce alacaklılar basar oteli bir defa. Linç edilmek istiyorsan önden buyur."

Doğa gözle görülür bir şekilde irkildi.

"Hah bak burada ne buldum." dedi Öykü, elindeki avcı tüfeğini Doğa'ya uzatarak.

"Al bunu, kendini bununla koruyabilirsin işte eğer birşey olursa. Bak, bu sehpanın üzerinde fişekler de varmış."

Doğa, Öykü'nün eline tutuşturduğu tüfeği kendisinden yarım metre uzakta tutarak itiraz etti.

"Ben tüfek kullanmasını bilmem ki!"

"Zaten kullanmak zorunda kalacağını da zannetmiyorum Doğa, yanında önlem olarak dursun yeter. Olur da bir ihtimal birşey olursa adamları korkutmak için havaya bir iki defa ateş edersin yeter. Ama dikkat et o sırada kendini sakatlayayım deme." dedi Öykü bıyık altından gülerek.

"Ha-ha, çok komiksin Öykü! Şu an en son ihtiyacım olan şey senin esprilerin." Tüfeği arkadaşına uzattı. "En azından şuna fişekleri doldur da öyle git."

Öykü tüfeği parmağının ucuyla kendisine ittiren arkadaşına gözlerini devirerek Doğa'nın yarına kadar gerçekten de tüfeği kullanmak zorunda kalmaması için dua etti.

....................................................

Doğa zar zor daldığı tavşan uykusundan bir gürültüyle uyandı. Yanlış duymadığına emin olmak için dikkat kesildi zira bütün gece uyuyana kadar dışarıdan gelen her türlü sesi, ki buna hayvan sesleri de dahildi, mafya adamlarının sesi zannetmiş ve onu bulduklarını düşünüp arka arkaya kalp krizi geçirdikten sonra yanında kutsal bir emanet gibi duran avcı tüfeğine sarılıp tetikte beklemişti.

Ama araba kapısının çarpılarak kapatılma sesi ve onu takip eden köpek seslerini duyduğu anda emin olmuştu. Bu defa onlardı. Doğa'yı bulmuşlardı.

"Allah'ım, ne yapacağım şimdi?!" dedi, yatağın başındaki tüfeği kavrayarak.

İlk içgüdüsü saklanmak olmuştu. Yatak örtüsünün altına girip nefesini tutarak ve mafya adamlarının onu bulamayacağını umarak bekledi. Belki, bir umut, onu bulamazlarsa vazgeçer ve giderlerdi. Ama ne zaman ki ön kapının açıldığını duydu, daha fazla saklanamadı ve alt katta neler olduğuna bakmak için yüreği ağzında bir şekilde parmak uçlarına basarak merdiven korkuluğuna yaklaştı.

Gözleri, karanlıkta sırtı ona dönük bir şekilde duran figürü seçtiğinde o an hissettiği gerilimden orada öleceğini zannetti. İri yarı bir adam, evet, şimdi gözleri karanlığa alıştığı için adamı daha iyi seçebiliyordu adam kocaman bir şeydi, etrafı karıştırıyor gibi duruyordu.

Doğa kafası karışarak kaşlarını çattı. Gelen mafyanın adamlarından biri olsa odalara bakması ve onu araması gerekmez miydi? O halde bu adam neden oturma odasındaki dolapların çekmecelerini karıştırıyordu ki? Tabii eğer şey değilse-

Hırsız...

Elindeki tüfeğe baktı bir an için. Düşünecek vakit yoktu. Ya şimdi adamı vuracaktı ya da adam yukarıya çıktığında onu bulacak ve Allah bilir ne yapacaktı. Hırsız ya da mafya, ikisinin de sonu kendi açısından muhtemelen aynı şekilde bitecekti nasıl olsa.

Derin bir nefes alıp bırakarak çifteyi adamın geniş sırtına doğrulttu, ellerinin titrediğini hissediyordu ama bu hayatında ilk defa eline bir silah almasından olsa gerek pek de şaşırtıcı değildi.

Filmlerde gördüğümden pek de farklı olmamalı diye düşündü sol gözünü kapatıp nişan alırken. Tetiği bir parça geriye çekerek gerçekten vurmadan önce deneme yapmak istedi ama o daha ne olduğunu anlayamadan silah ateş alarak büyük bir gürültüyle patladı ve aynı anda Doğa'nın aşağıdaki o koca şeyden çıkacağını asla düşünmeyeceği tiz bir çığlık ve beraberinde okkalı bir küfür yükseldi.

"Aman Allah'ım ben ne yaptım!" dedi Doğa bağırarak.

Adamın yere düşüşünü gördüğü gibi panikle yatak odasına geri koşmuş ve içeri girer girmez elindeki silahı yatağa fırlatmıştı. "Adamı öldürdüm!"

İçinde koca bir oyuk açılıyormuş gibi hissederken saçlarını yolarcasına çekiştirdi.

"Katil oldum, ben katil oldum! Ne yapacağım şimdi ben?! Ya başkaları da varsa, ya arkadaşlarını aramak için geri gelirlerse?"

Yatağın üzerinden aldığı tüfeğine yeniden sıkı sıkı sarıldı.

"Öykü... Önce Öykü'yü aramalıyım. O ne yapmam gerektiği söyler bana."

Cep telefonunu almak için başucundaki komodine uzandı ama telefon orada değildi. İçindeki panik dalgası gitgide daha da kabarıp büyürken deli gibi etrafına bakınmaya başladı. Nereye koymuştu şu kahrolası şeyi! Bu Allah'ın cezası ev nasıl bir yerdeyse evin içinde bir telefon dahi yoktu.

Nihayet cep telefonunu yastığın altında bulduğunda söylenerek aldı ve titreyen parmaklarla Öykü'nün numarasını buldu, ara tuşuna basıp beklemeye başladı.

"Hadi Öykü, hadi aç şu telefonu..."

Sonunda karşıdan gelen uykulu bir ses duyduğunda Doğa bağırdı.

"Öykü, ben katil oldum!"

Vahşi (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin