Ellerimde duran zincirler tenimi dağlarken gardiyan bir kere daha asıldı. Derim kopma noktasına gelmişti. Bir kere daha acı içinde bağırdım.
Etrafakilerin kahkahaları beynimin içine doluyor, kulaklarımdan akan kana karışıyordu. Derin nefesler alarak gözyaşlarımı içeride tutmaya çalışıyordum. Bir damla yanağıma aktığında tekrar, acı içinde bağırdım.Görüntü karıştı ve bulandı.
Büyük bir beyazlık içinde bir tane siyah nokta vardı. Sakince oraya doğru yürümeye başladım. Yürüdükçe ayaklarıma dikenler batıyor ve izlerimin kana bulanmasına neden oluyordu. Nokta büyüdükçe gülümsedim. Tam karanlığın içine adımımı atacaktım ki biri kanatlarımdan çekti. Sanki sırtımı yırtıyordu. Zihnimde bir mırıltı duydum "Nereye gidiyorsun küçüğüm?"
Korkuyla arkamı döndüğümde gördüğüm yaratığın yüzüyle çığlık attım. Bu da neydi? Sesim aynı bir çocuğunki gibi çıkıyordu. Yaratık bana elini uzattı. Ondan kaçmaya çalıştıkça kanatlarım yırtıldı. Yaşlar tenimi ıslatmaya devam ederken çırpındım. Bir el ağzımı kapattı ve diğeri de gözlerimi. Nefesim... nefesim neredeydi?
Sıçrayarak uyandığımda tüm ensem terden ıslanmıştı. Etrafıma korkuyla baktığımda evde olduğumu anlayıp nefes verdim. Bedenim kendini farklı yerlere taşısa da ruhum hep aynı hapishanede kalacaktı. Belliydi. Elimle yüzümü sıvazlarken boğazıma yükselen bağırma hissini zar zor bastırıyordum. Yataktan zar zor kalkıp bir sağa bir sola doğru yürümeye başladım. Ayaklarım hâlâ rüyamın uyuşukluğunu taşıyordu.
Kendi kendime "Şş" diye fısıldadım ve ellerimi yüzümden çekerek kafama koydum. Aynaya dönerek görüntüme baktığımda gözlerimin içi o kadar kırmızıydı ki mavilerim boğuluyor gibi görünüyordu.
Bir iki defa hızlıca nefes alıp aynaya biraz daha yaklaştım ve elimle yüzümü sağa sola çevirdim. Gözlerimdeki dehşet neyseki tenime vurmamıştı. "Eğer" diye mırıldandım yere çökerken "Eğer" diye tekrar ettim ama sustum. Kelimeler boğazıma batıyordu.Cümlelerimin sonunun gelmediği bir güne daha uyanmak korkunçtu. Dışarıdan gelen kuş sesleri bile sinirlerimi bozmaya başlamıştı.
Aynada tekrar kendimle göz göze geldim.Kafamı sağa sola salladım ve yansımama bakarak genişçe gülümsedim "Sorun yok" kafamı aşağı yukarı salladım "Herkesi öldüreceğim ve böylece acılarım son bulacak" kıkırdadım "Onlar yaşadığı sürece ben öleceğim çünkü" derin bir nefes aldığımda sanki oksijen ciğerlerime ulaşmadan kapıdan dönüyor gibiydi. Ağzımdan nefes verdim ve kafamı öne eğerek gözlerimi kapattım. Krizi geçirmek zor değildi değil mi?
Uyumak hataydı. İç çektim. Belki de cezaydı...
Ne zaman uyusam cehennem ateşinin çıtırtıları arasındaki çığlıklarım kulaklarımı deliyordu. Sanki... Sanki daha dün benim derimi soymuşlar ve tekrar dikmişlerdi...
Acıyla inledim. Bir elimi boğazıma koydum ve sıktım. Yaşarken ölmek, doğarken günahta boğulmak ve kimseye zararın yokken arafta bırakılıp,itilmek, kakılmak, istenmemek kadar iğrenç bir şey yoktu. Tek suçu iki kişinin sikişmesi yüzünden atılan bir tohum olmaktı.
"Öyle ya" diye fısıldadım. Fısıltım boğazımı yırtar gibiydi "Günahı işleyenler değil tohumdan çıkan meyveler çürük sayılıyor" kendi kendime güldüm. Bir elimi aynaya dayadım ve tekrar yüzüme baktım. Karşımdaki adam mutlu görünüyordu. Birilerini boğazlayacak kadar mutlu.
Ellerimi aynaya sürterek kalktım ve vücuduma baktım. Ani gelen sakinlik dalgası beynimin içine dolmuştu. Bunu biliyordum... Fırtınanın çağrısıydı, öncesinde gelen fısıltılı haberin sessizliğiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN YAZITI (+18)
ParanormalOnun ölüm kokan bedenine bakarak iç çektim. Kırmızılar içindeki vücudu artık hayatta olmamasına rağmen hâlâ şok dalgalarıyla sarsılıyordu. Yanına eğildim ve kafasını kendime doğru çevirdim. Gözlerindeki tüm hayat enerjisi akan kana karışıp gitmişti...