Satır On Sekiz "KARARLILIK TASARIMI"

106 5 139
                                    

''Çok mu andım adını şiir perimle konuşurken,

Mısralarıma bu denli ilhamı sağlayan zarafetinden,

Ki yazan her varlık kalemime sahip olmayı diledi.

Ama sensin asıl hâkim, boştur şairlik.

Gözlerin dilsizi konuşturur şarkı söyletir

Ve cahile yüksekten uçmayı öğretir,''

Der Shakespeare ve ekler:

''Âlimlerin kanatlarına tüyler bahşeder,

Haşmetlerin lütfuna lütuflar verir.

Ama biri vardır ki içlerinde,

Etkisi sendedir ve senden doğmuştur:

Başkalarının yaptığı işlerde düzelttiğin motifler,

Seninle olan sanat, ne ihtişamlı sanattır.

Ama sen ki, benim sanatım sensin,

Kapkaranlık dünyamı aydınlatan sensin.''

Hafif bir gülümseme yüzümde belirirken ona doğru bir adım daha attım.

''O parçalanmış cesetler,'' dedi hâlâ kapının ağzında dikilirken ''Ruhumu bölük pörçük etti Symeon.''

İsmimi fısıldayan dudaklarından sonra bakışlarımı içimin acısına sahip gözlerine çıkarttım. Kırmızıları kan dolmuştu ama gözyaşı akıtamayacak kadar kuru görünüyorlardı.

Bana doğru bir adım attığında ayağındaki çamur halıya bulaştı. ''Sanki senin kırıklarındı yaralarım. Her bir iz, her bir leke...'' kafasını eğip sağa sola salladı ''Yollarını izlemeye çalıştım. Peşinden geldim ama bulamadım. Sanki-'' dediğinde sözünü böldüm;

''Sanki kaybolmuştum değil mi?''

Gözlerini kaldırarak bana baktı ve gülümsedi. Gülümseyişi öyle bir sızı barındırıyordu ki içimi burktu.

Elindeki siyah poşeti yukarı kaldırarak ''Benim de sana bir hediyem var.'' diye mırıldandı. Gözlerimi kısıp hareketlerini incelemeye devam ederken salonun ortasına doğru yürüdü ve sehpanın önünde durdu. Üzerindeki enerji öylesine ağırdı ki bunu kelimelerle anlatamıyordum.

Melek ayağa kalkarak geriye doğru kaçtığında ona baktım. Buraya ait değildi.

Justus bana bakarak ''Buraya gel kartopu.'' diye mırıldandığında sakince yanına doğru gittim. Kanlı elleriyle poşeti ters çevirdiğinde içinden ilk önce yoğunlaşmış kan masanın ortasına doğru aktı. Leke her yere damlalarını saçarken poşetten düşen kalpler ıslak sesler çıkartıyor ve dokundukları yeri kana buluyorlardı. Bir tanesi sertçe düşüp yan yana duran iki kadehi devirdi. Hafif gülümsemem yavaşça sırıtışa dönüşürken kadehlerin kırılma sesi beynimin içinde yankılanıyordu.

Melek ''Ne yaptın sen?'' diye fısıldarken Justus'un tüm odağı bendeydi ''Sana,'' dedi ve tüm bedenini bana çevirerek önümde durdu ''Kalbimi sunuyorum Adeo.'' Kararlı gözlerini taşıyan hüzünlü çehresinde gözlerimi gezdirdim. Devam etti ''Affına sığınıyorum.''

KAN YAZITI (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin