Satır On Dokuz "ŞEYTANIN İÇİNDEKİLER"

74 6 136
                                    

(Bölüm içerisinde +18 ve rahatsız edici öğeler bulunmaktadır!)

Shakespeare, bir sonesinde zamanın acı vericiliğinden şöyle bahseder;

''Zamanın insafsız elinin bozduğunu gördüğümde

Tarihe karışmış geçmiş yaşın zengin onurlu değerini;

Görünce ulu kulelerin yerle bir oluşunu evvelce

Ve küstah ebedi kullarının geçici tutkuya düşmesini

Gördüğümde doyumsuz okyanusun üstün

Geldiğini kıyıların saltanatına,

Denizi alt ettiğini karanın gücünün,

Yiten gelenle ve gelen yitenle çoğalmış zamanla;

Durumun böyle değiştiğini gördüğümde.

Ya da durum kendi kendini çelişkiyle çürüttüğünde.

Mahvoluş düşünüp taşınmayı öğretti bana böylece...''

Odanın köşesinde duran silik benliğim içinde öylece cadının, Balera'nın etrafında dönüşünü izliyordum. Gözlerini kapatmış ve iki eliyle tütsüyü kavramıştı. Hafifçe eğilip kalkarken ağzında anlayamadığım fısıltıların dolaşmasına izin veriyordu. Şeytanın yüzüne baktım. Şişliğinden az bir eser kalan çehresinde, kurumuş kanlar ve bazı ufak yaralar duruyordu.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Geçmişin yükü üzerime çullanıyor ve gün geçtikçe, bunca yıllık ömrümde benim bile yeni haberdar olduğum acıları omuzlarıma bırakıyordu. Yanık tenimin yanık hatıraları... Asla isleri silinmiyor, irinli bir yara gibi irislerimin içine akıyor ama asla dışarı taşmıyordu.

Meleğin sesi kulaklarıma ulaştığında gözlerimi açtım. Tüm parlaklığıyla bodrumun ucuna kurdukları altarın önüne oturmuş kısık sesli bir ilahiyi okumaya başlamıştı. Müziğinin yumuşak tınısı arada yükseliyor ve çoğu zaman duyulması zor hale geliyordu. İki bacağının üzerine oturmuş, ince telli saçlarını beline doğru salmıştı. Gözlerini kapatıp başını elinde tuttuğu bıçağa doğru eğdi ve alnıyla bıçağın ucunda hafif bir aralık bırakarak mırıldanmaya devam etti.

Odanın içine yayılan tütsülerin karışık kokusu beynimi uyuştururken, amacın zaten bu olması nedeniyle hafifçe gülümsedim. Solana işini biliyordu.

Omzumu yanımda duran Justus'a yasladığımda kafasını kaldırıp bana baktı.

''Uyuşturucu çeksem bu kadar uçmazdım.'' diye geveledim. Yüzünü tekrar ayin hazırlıklarına çevirip burukça gülümsedi ''Bunu ilk defa görmüyorum.''

Kaşlarımı kaldırıp ''Hm?'' dedim ''Daha önce nerede görmüştün ki?''

Omuz silktiğinde teni tenime sürtündü. ''Yıllar önce birini konuşturmak için Solana'ya gelmiştim. Tam anlamıyla böyle bir ritüel olmasa bile cadının işine iyi odaklandığının güzel bir örneğiydi.''

Kafamı aşağı yukarı sallayarak onayladım ve göz ucuyla yüzüne baktım. Solgun teninde onu canlı gösteren tek şey parlak kırmızı gözleriydi. Justus aslında ölü birinin hayata dönmüş haliyken, kendimin ise yaşamaması gereken bir ölü oluşu çok ironikti. Bedenimi kaydırarak başımı omzuna yasladım. Buz gibi olan boynu alnıma değiyordu.

KAN YAZITI (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin