"ülke genelinde dereceler aniden düştü. ilkbahar ve tatil için bekleyen öğrenciler havadaki değişimden ötürü üzgün--"
radyodan gelen kadın spikerin sesi tek bir hareketiyle kesilmiş, yerini kocaman bir sessizlik almıştı. hızla arkalarında bıraktıkları birkaç ev, ağaç, hatta tarlada gözlerini gezdirmekten yorulduğu için kafasını arkaya atıp arabanın gri tavanına odaklandı. sürücü koltuğundaki partnerinden hala ses çıkmıyordu.
geçip giden yirmi dakikada olduğu gibi.
onun sessizliği vücudundaki tüm kasları geriyordu çünkü bu biraz(?) alışılmadık bir durumdu. normalde yol boyunca söylenmeli, küfretmeli, direksiyona vurmalı ve ölüm tehditleri yağdırmalıydı. sana öyle bir tekme atacağım ki, yerin altı metre dibine gireceksin ve orası senin mezarın olacak, demeliydi. ama demiyordu, hayır, yalnızca bir iç çekiş için dahi olsa dudaklarını aralamamıştı.
belki de yorgunluğundandı. nefes seslerinin neredeyse kesildiğini ve bir ölü misali koltukta oturduğunun farkındaydı lakin söz söylemedi. ela gözlerinin ucuyla izledi bir süre, zihnindeki düşünceler ve partnerinin sessizliği sinir bozucu derecede gericiydi.
"chuuya." dedi hafif yüksek bir sesle. turuncu saçlı olanın kamyon kornası çalsa bile onu duymayacağından yüzde yüz emindi. şükürler olsun ki yol bomboştu (saati ele alırsak bu oldukça doğaldı) tam tersinde burada ölüp gidebilirlerdi. elini ileriye uzatıp turuncunun omzunu dürtükledi.
"dokunma bana, çürük et torbası." yorgunluğuna rağmen cümlesinin sonuna ufak bir hakaret yerleştirmesi dazai'ın neredeyse gözlerini yaşartacaktı.
derin bir iç çekişten sonra konuştu. "kenara çek." herhangi bir dönüt alamadığında eliyle vitesin üstünde duran ve hastalık seviyesinde bembeyaz kesilmiş eli tuttu. "bir süreliğine sürmeme izin ver." dedi yumuşakça. onun tepesini attıracak bir harekette bulunmadı, yeri ve zamanı olmadığının farkına varabilecek kadar zekiydi sonuçta.
lakin partnerinin bu hale gelmesinin sorumlusu olan tek aptal da kendisiydi. komik.
arabanın beklenmedik bir şekilde sarsılarak durması ve sürücü koltuğunun kapısının açılmasıyla şaşkınlıktan büyümüş gözlerini kendi kapısındaki camdan dışarıya çevirdi dazai. saniyeler geçmeden oturduğu yerin kapısı sertçe açılmış ve esmer oğlan delici mavi gözlerle karşılaşmıştı. kısa boylu olanın bacaklarının titremesi zihnini olabilecekmiş gibi daha da berbat hale getirmişti.
partnerini çok bekletmeden arabadan indi ve az önce oturduğu yere onun oturmasını izledi. biraz kıpırdandıktan sonra minik vücudunu c pozisyonuna getirmiş ve gözlerini kapatmıştı. dazai fazla düşünmeden omuzlarında asılı duran siyah trençkotu yorgun argın kalmış bedenin üzerine serdi. kapıyı da yavaşça arkasından örttü.
sürücü koltuğuna geçip kapıyı kapattı ve klimayı açarak sıcağa ayarladı. eliyle sıcak havayı iyice kontrol ederken kulaklarına cılız fakat içinde eğer-istersem-seni-cehenneme-gönderebilirim tonu olan bir ses doldu.
"berbat bir partnersin." küçük bir öksürük. "gerek olmadığı halde bana yozlaşma'yı kullandırdın. yetmezmiş gibi bu halimle arabayı da sürdürttün."
dazai diğer oğlan görmese de dudaklarını büzerek sevimli olduğunu düşündüğü bir görünüm kazandırdı yüzüne.
"araba kullanmama izin vermedin, chuuya." turuncunun ilk lafına atıfta bulunmadı çünkü biliyordu, o haklıydı.
"eh, iğrenç bir sürücüsün." durakladı. derince iç çekti. "bizi eve sağlam götürsen iyi edersin."
içten ve sıcak bir tebessümle gözlerini yola çevirerek arabayı çalıştırdı esmer.
"bana bırak, partner."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RETROUVAILLES
Fanfictionthat's okay as long as you can make a promise not to break my little heart or leave me all alone, in the summer [one shot & drabble collection]