fem!soukoku
%@&
çivi misali tenine batan soğuk rüzgar yüzünden bugün belki de onuncu kez tekrardan titredi. yanında hiçbir şey yokmuş, hava aşırı sıcakmış gibi duran kıza birazcık daha sokulup ellerini iyice ceketinin ceplerine gömdü. kafasının üstünde uçan bir kar bulutu görse şaşırmazdı, sanki bütün lodos, don, fırtına ve kar kendisine odaklanmıştı. kış insanı değildi, soğuğa katlanamıyordu ve uykusu vardı.
"sana atkı al demiştim." uğuldayan kulaklarına ince, huysuz bir ses doldu. gözlerini bir anlığına kırpıştırdı, kirpiklerinin de donmamasını diledi. laf gereği söylenmesi gerek; poposu da pek rahat bir konumda sayılmazdı şu an.
"bandajlar beni korur sanmıştım." diyerek somurttu, ses tonunda yakınma mevcuttu. eve geri dönüp üstüne kat kat yorgan çekmek ve oradan asla ayrılmamak istiyordu. koynuna chuuya'yı da alırdı yastık niyetine, sımsıkı sarılır ve minik olanın vücut sıcaklığında mayışırdı.
yaşayan bir kalorifer ile sevgiliydi, daha ne isteyebilirdi ki hayattan?
"okul birincisi olan birine göre bayağı aptalsın." söylense de eldivenli elini uzatmış ve diğer kızın ceketinin cebine sokup buz kestiğini kumaştan dahi hissettiği eli tutmuştu. kendi bedenine yaslanan bedenin saniyeler içerisinde gevşediğini fark edince ister istemez gülümsedi ve baş parmağıyla avuç içini okşadı yavaşça. omzundaki ağırlıkla başını hafifçe o tarafa çevirmiş ve parlak ela gözlerle karşı karşıya gelmişti.
"yine de chuuya beni ısıtmak için her daim burada." sevimli çıkarttığı sesiyle oyuncu bir tavırla sırıttı. burnunu yakınlıklarından dolayı pembeleşen sol yanağa sürtüp iç çekti. "bazen seni kendime bağlayasım geliyor."
vücudundaki bütün kanın yanaklarına hücum etmesiyle defans olarak kaşlarını çatmış ve yüzünü dazai'ın yüzünden uzaklaştırmıştı, en azından azıcık. tamamen kaçması imkansızdı çünkü elindeki tutuş sıkılaşmıştı. eh, dürüst olmak gerekirse esmerin varlığından öyle çok uzaklaşası da yoktu ama toplum içindeyken böylesine yakın davranmasa olmaz mıydı? hoşuna gitmemesinden değil, hayır fakat üzerindeki bakışlar yüzünden çekinmeden edemiyordu. rahatsız ediciydi.
"kalsın, akıl sağlığımı kaybetmek istemiyorum." diye homurdandı chuuya. sözünü bitirdiği anda on yedi dakikadır bekledikleri otobüs önlerinde durmuş ve kapılarını aralamıştı. dazai'ın sevinçle cıvıldayıp elini kızılın koluna sarmış ve kendileri gibi otobüse binmeye çalışan insanları geçerek -çarptıkları bir adam acayip ürkütücü bir bakış atmıştı, ugh- içeriye adım atmıştı. neredeyse her yerin dolu olduğunu görünce aşağıya doğru büzülen dudağını durdurmadı, hemen oturup ısınmak istiyordu.
"senin yüzünden eteğimin ucu kapı arasına sıkışacak--" sinirlenmek üzereyken gözüne çarpan asık suratla durdu ve sorunun ne olduğunu anlamak için dikkatlice kıza odaklandı. bakışlarının yönünü takip ederek insanlarla dolu koltuklara tip tip baktığını gördü. gözlerini devirdi, on yedi dakika ayakta beklemesi bir ilkti zaten, ne bekliyordu? dünyanın en tembel insanını koluna takmış geziyordu, fazlasını ummak mucize olurdu.
şoför koltuğuna ve klimaya yakın bir yerin boş olduğunu fark edince -hayret verici- muhtemelen şu an kafasının içinde bütün insanlığa karşı balkon konuşması yapan dazai'ı elinden tutmuş ve hızlı adımlarla bulduğu yere sürüklemişti. birkaç insanın arasından zar zor geçtikten sonra zaferle ışıldayan mavi gözler hedefini hala somurtmayı sürdüren kıza çevirmiş ve kaşlarını çatmıştı. tek elini kalçasına koyup sinir olmuş bir şekilde çattı esmer olana.
"şimdi ne var? prenses hazretleri bir de yastık mı istiyorlar?" kelimeler tükürürcesine şeftali rengine boyadığı dudaklarının arasından çıkarken alayla sordu. dazai kafasını ona doğru çevirip omuz silkti.
"gerek yok, sen varsın." ve yanağa ufak bir öpücük.
esmer kız rüzgar gibi esip önünden geçmiş ve onun için bulduğu yere, klimanın tam önüne oturmuştu. kıpkırmızı kesilen suratıyla kendisi de hemen onun yanına yerleşmiş ve insanların bakışlarından uzaklaşmak amacıyla oturduğu yerde hafiften aşağıya kaymıştı. utanç hissediyordu, sevgi, şefkat ve heyecan da. ama utanç çok ağır basıyordu, kalbi saliseler içinde göğüs kafesinden çıkabilirdi. nasıl bir vurdumduymazdı bu kız? hiç mi diğer insanların varlığını umursamıyordu?
veya belki de kendisi çok fazla düşünüyordu.
derin bir nefes alıp beyin ve kalp aktiviteleri düzene girdiğinde yanında oturan kızın rahatsızca oturduğu yerde kıpırdanıp durduğunu gördü. kaşlarını kaldırdı sorgularcasına, bu sefer neyi beğenmemişti?
"ne oldu?" diye sordu düşüncelerinin iğneleyiciliğine nazaran yumuşak sesiyle. diğeri aceleyle ona bakmış ve dudaklarını büzmüştü.
"sıcak hava tamamen bana doğru esiyor ve üstümdeki kıyafetler çok kalın, terliyorum." dedi sitemle. elini ensesine götürüp yavaşça kaşıdı, bir an chuuya'ya sorun yaratıp yaratmadığını düşündü ama haklıydı da, burası bir tık fazla sıcaktı. rahatlatıcı da değildi.
gülse mi, ağlasa mı bilemediğinden dilini damağına vurmuş ve ufak, etkili bir tebessümü yüzüne kondurmuştu. mavi irisleri hem sinir hem de sevgiyle parlarken aynı anda birden fazla duyguyu hissetmenin zorluğunu yeniden anladı. dazai ile tanıştıklarından beri aynı dakikada duygudan duyguya seyahat eder olmuştu ve bu yorucuydu. lakin tatlı bir yorgunluktu. her ne kadar bazen çocuksu ve umursamaz hareketleri yüzünden çileden çıksa da onunla geçirdiği vakitleri hiçbir şeye değişmezdi.
"benim yerimi al." klimadan gelen sıcaklık kendi oturduğu yere daha sakin geliyordu. yer değiştirdikleri zaman dazai'ın neden rahatsız olmakta haklı olduğunu kabullendi çünkü sıcak hava klimadan buraya dik konumda çıkıyordu ve evet, cidden biraz rahatsız edici ve terleticiydi. umursamamayı tercih etti bu yüzden, otobüsten inmelerine çok yoktu sonuçta.
"ah, chuuya.." dazai diğer kızın koluyla kendi kolunu birbirine kenetlemiş ve ellerini birleştirmişti. kızıl saçlının kafası omzuna düştüğünde bir dakika kaybetmeden yüzünü yumuşak ve güzel kokan saçlara gömmüş, hem iyi ayarlanmış sıcaklık hem de sevgilisinin varlığıyla mayışmıştı. sonsuza dek bu halde kalsalar tek kelime etmezdi. "en iyisi sensin."
bir şey demekten çok vücudunu dazai'a daha da yaklaştırmış ve tutuşunu sıkılaştırarak cevap vermişti chuuya. en iyisi olduğunu biliyordu ve kendisi de en iyisine sahipti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RETROUVAILLES
Fanfictionthat's okay as long as you can make a promise not to break my little heart or leave me all alone, in the summer [one shot & drabble collection]