acı verici moral konuşmaları

91 8 0
                                    

elindeki boş ramen kutusunu yanında duran çöp tenekesine attıktan sonra gerindi ve arkasına yaslandı. eliyle yavaşça midesini ovuştururken çaktırmadan aynı bankta yan yana oturduğu oğlana baktı. son bir buçuk saattir alışılmadık bir sessizliğe hakimdi.

ela gözleri etrafı taradı bir süreliğine. mavi bisikletiyle yaşlı bir adam önlerinden geçti, geride birkaç tane çocuk top oynuyordu, üniversiteli gibi görünen bir kız köpeğini gezdiriyordu. gayet sakin ve huzurlu bir ortamdı.

"kouyou-san dilini mi kesti?" diye patladı en sonunda. diğerinin daha da içine kapandığını görünce dilinin ucundaki bitterli sözleri boğazından aşağıya itti istemsizce.

"bir torba dolusu şeker ve öğle yemeği almak için senin paranı kullandım, ceketinin şapkasına yediğim şekerlerin çöplerini attım, kirli su birikintisine basarak ayakkabılarına su sıçrattım." gururla yaptıklarını sıralarken sürükleyici bir ses tonu kullanıyordu esmer. diğer oğlanın lekelenmiş beyaz spor ayakkabılarına kısaca baktı ve devam etti: "hatta şu an omzunda iki tane tırtıl var ama sen hala tepki vermiyorsun."

karşı taraftan derin bir iç çekiş duyuldu, daha da bir cevap gelmedi. orada kimse yokmuş gibiydi. görmezden gelinmek içinde bir yerleri tutuşturunca gözlerini devirdi dazai, turuncu saçlının omzundaki tırtıllardan bir tanesini aldı. diğer tırtıl parmağında asılı duran tırtıla yetişmek istermiş gibi havaya kalkınca garipçe ona baktı.

herkesin geri istediği biri veya birileri vardı. fakat öyle bir dünyada yaşıyorduk ki, ne kadar çabalarsanız çabalayın 'ölüm' kavramının önüne geçemiyordunuz.

"kaybın için üzgünüm." sesi var ile yok arasındaydı. gözlerini parmağında yavaşça hareket eden tırtıla çevirdi, hareketlerinin acizliğine gülmek istese de yapamadı. bir insan nasıl teselli edilir, rahatlatılır veya mutlu edilir fikri yoktu. bunların tam tersini yapıyordu, işinin yapı taşıydı duygusuzluk. şimdi güneşli bir günde, yamashita parkı'nın denize bakan banklarından birinde oturuyorlarken yalnızca bu cümle söyleyebilmişti.

her nasılsa partneri onun samimiyetine(?) inanmış gibi görünüyordu. yeniden iç çekti ve dilini damağına vurdu. ortalarında duran market poşetinin içinden bir tane yaban mersinli lolipop aldı ve paketini açıktan sonra sinirle ağzına soktu. çatık kaşlarının arasında ufak bir kırışıklık vardı.

"berbat bir moral vericisin." dedi aradan geçen bir dakikadan sonra. mavi gözleri biraz daha yumuşak bakıyordu sözlerine nazaran.

dazai bir şey söylemedi, yalnızca arkasına yaslanıp denizi izledi.

*dazai ve chuuya, 16 yaşında, dragon's head rush.

RETROUVAILLESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin