boynundaki nemli havluyu masanın üzerine bıraktı ve üstüne hardal sarısı kazağını geçirdi. ayaklarını yere sürte sürte yatağına doğru ilerledi, yorgunlukla bedenini temiz çarşaflarının arasına attı. kafası yumuşak yastığıyla buluştuğu an ağzından memnun bir mırıltı döküldü.
online dersleri biteli iki saat oluyordu ama hala ölü gibiydi. sabahın sekizinde uyanıp blok derse girmek, sonra da on dakikalık arayla başka bir blok ders almak ölümün sözlük anlamına denk geliyordu ona göre. dün gece derste kaçırdığı notları düzenlemek için geç yatmıştı bir de, bütün bir gün boyunca kafasını dik tutmak için ayrı bir çaba sarf etmek zorunda kalmıştı bu yüzden.
şükürler olsun ki aldığı kısa duş ve içtiği zencefilli ıhlamur biraz daha iyi hissetmesine neden olmuştu.
elini uçları hala nemli olan turuncu saçlarının arasında gezdirdi ve derin bir nefesi dışarıya salıverdi. yapması gereken bir şey vardı da unutmuştu sanki, aklına bir türlü gelmiyordu o şey.
market alışverişi olamazdı, dün akşam gitmişti sonuçta. ev temizliğini de neredeyse her gün yapıyordu, unutması imkansızdı. kettle'ın fişini çekmişti, ocağı kapatmıştı, salonu havalandırmıştı ve balkonda çamaşır yoktu. kaşlarını çattı, neyi gözden kaçırıyordu?
unuttuğu detayı iki dakika sonra, tam olarak yanında duran kuşlu saatine baktığında fark etti ve alnına sertçe vurdu.
gerçekten, hiç şüphesiz ve tartışmasız balık hafızalının tekiydi.
"beni unutacağın aklıma bile gelmezdi ama işte, buradayız!" dedi bilgisayarın hoparlöründen dışarıya yayılan dramatik ses. "boyunun kısa olduğu yetmiyormuş gibi bir de balık hafizalısın."
gözlerini devirdi ve homurdandı. "boyumun kısa olması kötü bir şey değil ve bu konuyla alakası sıfır, geri zekalı."
sözleri diğer oğlanın bir kulağından girip diğer kulağından çıkıyordu büyük ihtimalle çünkü 'geri zekalı' demesine karşılık alınmak veya bozulmak yerine kocaman sırıtıyordu. belki de kafasında ciddi bir problem vardı.
"şaka bir yana, kalbim kırıldı sahiden. beni nasıl unutursun?" yüzünü kameraya yaklaştırdı ve ela gözleri şüpheyle kısıldı. "o kadar mı meşguldün?"
sıkıntıyla yanaklarını şişirdi chuuya. meşgul olduğu şeyler (bknz: okul) hakkında konuşmak istemiyordu, başı daha çok ağrıyordu dersleri hakkında konuşunca. "hızlandırma gibi bir şey yapıyorlar sanırım. bilirsin, pandemi başında açılan boşluğu kapatmak için."
diğer oğlan arkasına yaslanıp anlayışla kafasını sallasa da gözlerindeki bakıştan işi ciddiye almadığı ve birazcık da sinir olduğu belliydi. "içinden geçiyorlar desene sen şuna."
chuuya istemsizce titredi. "hem de nasıl."
birkaç dakika havadan sudan konuştular. bazen konu eski anılara kayıyordu, mesela bir veya iki ay öncesine. sebebi ise pandemi yüzünden eve tıkılıp kalmalarıydı ve yapacak şeylerinin de kısıtlı olmasıydı. anlatacak herhangi bir ilginç olay yoktu bu yüzden.
dazai alt dudağını büzdü ve beş yaşındaki bir çocuk gibi mızmızlandı. on dokuz yaşında birinin o tiz ve çocuksu sesi kullanması biraz garipti. ve komik. "seninle uyumayı özledim. küçük peluş ayıcığım olmadan uyumak çok yalnız hissettiriyor."
"geçen gün birlikte uyuduk oysa." diyerek işi dalgaya vurdu chuuya. suratında oyunbaz bir sırıtış hakimdi.
esmer olan gözlerini devirdi. "minecraft'dan söz etmiyorum, mikro beyinli."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RETROUVAILLES
Fanficthat's okay as long as you can make a promise not to break my little heart or leave me all alone, in the summer [one shot & drabble collection]