kırık bir güven ile, 'seni seviyorum'

152 15 0
                                    

dışarıda dönen kargaşanın sebep olduğu gürültü başını ağrıtmaya başladığında izin isteyerek oradan ayrıldı ve odasına doğru yol aldı. sol elinin işaret ve orta parmağıyla sol şakağını yavaşça ovuştururken beyaz kapıyı araladı. ses geçirmez duvarlar sağ olsun artık kulaklarına dolan tek şey sessizlik olduğunda rahatça nefesini verdi. işte, tüm istediği biraz sakinlik ve düşünmek için zaman.

gelin görün ki, partnerinin sözlerine bakılırsa kesinlikle düşünmemeli, en ufak bir detayla bile ilgilenmemeli ve sadece anın tadını çıkarmalıydı. eh, ortada tadı çıkarılacak bir 'an' olmadığı için -olsa da fark etmezdi gerçi- düşünüyordu. tek eli şakağında, kırmızı, kadife, uzun gövdeli koltuğa oturmuş üç aydır hazırlandıkları şeyi düşünüyordu. karar, anlaşma, dönem, belki de bir çıkar ilişkisi--

dudakları arasından sert bir iç çekiş kaçtı. bunun olasılığı dahi tüylerini diken diken ediyordu ve vücudu garip bir ürperti dalgasıyla sarsılıyordu. kendisine kızmaya başlıyordu sonra da, bunu düşünecek kadar mı şüphe duyuyordu partnerinden? ona güvenmiyor muydu? nerede kalmıştı o eski kırılmaz sadıklığı?

her şeyin çarçabuk gerçekleşmiş olmasına bakarsak bir yanı bu düşüncelerinin haklı olduğunu savunmadan edemiyordu ve tam şu an yeniden öyle hissettiği bir andı. çıkıp delicesine ortalığı yıkmak, en ufak detayına değin düzenlenmiş salondaki her şeyi parçalamak ve "bu kadar basit miydi?!" diye bağırmak istiyordu. bu kadar kolay mıydı kendisi, iki çift iltifat ve özürle elde edilebilecek kadar ucuz muydu?

ve tüm işaretler yine kendisine dönüyordu çünkü partnerinin sözlerine yeniden uymayarak -güvenmeyerek- fazla düşünüyordu. bu aktivite kesinlikle ona yaramıyordu, aksine içindeki karaltıyı daha da büyütüyordu. boynundaki kravatın gittikçe sıkı bir hale geldiğini hissettiğinde boşta kalan elini boynuna atıp kravatını genişletti.

partneri birkaç şeyi kontrol edip hemen geleceğini ve bu sefer hiçbir şey için geç kalmayacağını söyleyerek yanağına hala taze ve sıcak bir öpücük bırakarak gitmişti. onun rüzgarının ardında savrulan chuuya ise yalnızca onaylamış ve diğerinin gidişini izlemişti, hep olduğu gibi.

onu görmek isteyip istemediğinden emin değildi. aslında hiçbir şeyden emin değildi. eğer partnerinin yüzüne bakarsa dakikalar öncesindeki düşünceleri yüzünden utanç ve pişmanlık hissedecekti, vicdanı sızlayacaktı. onun istikrarla bir şeyleri düzeltmek için çabaladığını görmesine rağmen zihnini durduramıyordu. şimdi kalkışacakları şey olumlu yönde gitse de, mutlu olsalar da geleceğe, geleceklerine güvenmiyordu. her şey eskisinden yüzlerce kat daha farklı görünse bile bir gün kendisini yiyip bitiren düşüncelerin bir kez daha gerçekleşeceğinden korkuyordu. kalbi sıkışıyordu, gözleri yaşarıyordu.

bunu istemiyordu.

bir şeyleri mahvetmek, olayların yanlış gitmesine neden olmak, dazai'ın mutsuzluğuna sebebiyet vermek...

hayır, hiçbirini istemiyordu.

kalkıp gitse ve bir daha kimseye görünmese daha iyi olabilirdi. dazai değiştiğini söylüyordu, o zaman kolayca farklı birine ve farklı bir hayata ayak uydurabilirdi. kendisi olmadan yaşayabilirdi, tıpkı son dört yılda olduğu gibi. evet, bu en sağlıklı karardı.

hışımla ayağa kalkıp hızlı adımlarla kapıya yönelmiş fakat tam kendisi kapı koluna dokunacak iken bir başkasının kapıyı açmasıyla gerilemişti.

partneri karşısındaydı, demek ki işi uzun sürmemişti.

"ben de seni almaya gelmiştim. herkes hazır ve bizim için bekliyorlar.." ses tonundaki neşe chuuya'nın yüzüne dikkatlice baktığında yavaşça yerini ciddiyete bırakmıştı. "fakat iki dakika daha bekleseler ölmezler."

elini turuncu saçlının eline kaydırıp parmaklarını gevşekçe birleştirdi ve içeriye girip kapıyı arkasından örttü. bu sefer chuuya, tekrardan kırmızı kadife koltuğa oturduğunda yalnız değildi ve damarlarından kan yerine stres akıyordu. yine de ağzını açmadı, esmerin ona liderlik etmesine izin verdi.

partnerinin gevşek tutuşu oturdukları zaman sahiplenici bir tavır almış ve parmaklarını birbirlerine resmen kilitlemişti. ela gözlerin üstüne odanın loş ışığında kocaman bir gölge düşmüştü ve barındırdıkları duyguları saklamaktan çekinmiyorlardı. sevgi, kararlılık, şefkat, ciddiyet ve bağlılık. chuuya hayatında ilk defa esmerin duygularını böylesine çıplak bir şekilde görmekten nefret etti. kendisinden de nefret etti. karşısındaki kişi eğer tekrar çekip gitmeye kalkarsa onu durduramayacak kadar güçsüzdü. bunun farkındalığından nefret etti.

"chuuya," bal rengi ses tonu tüm odayı sardı. uzakta olmasına rağmen ne de yakın geliyordu kulaklarına. "bana güveniyor musun?"

gözlerini sımsıkı kapattı. başlamadan, başlamasına fırsat veremeden batırmıştı her şeyi. aptal chuuya.

"evet." hızlıca söyleyebileceği basit bir cevaptı bu. içten içe bir yanı aciz bir çaresizlikle bütün suçu partnerine atmaya çalışsa da chuuya'nın güvenmediği tek kişi kendisiydi. bu durumda olmalarının sebebi kendisiydi çünkü her ne kadar yirmi dört yaşında bir yetişkin olsa da duygular konusunda rezaletti. dazai'ı herhangi bir fiziksel ataktan korurdu hiç şüphesiz, onu daima sağ salim getirirdi lakin konu duygulara geldiğinde chuuya kendisine hiç güvenmiyordu. sonuçta öğrendiği sayılı duygu vardı: sadakat, saygı, nefret ve çok çalışıp daha da güçlenebilmek için büyük bir azim.

ciddi anlamda berbat biriydi belki de.

"o zaman kendine de güvenmelisin, ma vie." yumuşak ve ikna ediciydi. gitar tellerinin üstünde geziniyor ve akıl almaz bir melodi oluşturuyor gibiydi. kafanıza giriyor ve oradan çıkmıyordu. chuuya'nın ise sadece kalbi tekliyordu. "çünkü ben sana güveniyorum, hem de bütün hayatımla."

bu, tam olarak bu chuuya'nın kırılma noktasıydı. hayır, sulu göz biri değildi fakat gözyaşlarını geri göndermek şu an için mümkün görünmüyordu.

"buraya gel," dedi sımsıcak bir tebessümle partneri. sevgilisinin pembemsi renge bürünmüş yanaklarını zarifçe kavradı ve dudaklarını alnına dayadı. hala düzeltebileceğim şeyler var, onların hatrına sana yaklaşmama izin ver. seni, bizi mutlu edeceğim, söz veriyorum." dudakları hala diğerinin tenine değerken ses tonundan düşmeyen kararlılıkla mırıldandı.

"seni seviyorum."

chuuya elleriyle gözlerini kısaca silmiş ve sevgiyle gülümsemişti karşısındaki adama. o haklı, çok düşünmemeliyim, diye geçirdi içinden.

"ben de seni seviyorum."

RETROUVAILLESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin