tam zamanlı bebek bakıcısı

113 11 0
                                    

nakahara chuuya'ya göre dazai osamu, insanlar aksini iddia etseler de, tam bir salaktı. varlığı yalnızca belaya ve fazladan efora yol açıyordu. tüm gün oturup kıpırdamasa dahi başına bir şey geliyordu. ve bunlarla en yakından ilgilenen kişi olması, chuuya'nın ta kendisi yani, şu gencecik yaşında saçlarında beyazlar çıkmasına neden oluyordu.

fakat başka bir seçeneği de yoktu.

---

dazai ve chuuya, 15 yaşında

"oi, balık surat!" cam kenarı orta sıralarda oturan esmere seslendi kızıl saçlı oğlan. sesi olduğundan yüksek çıksa da diğerinin onu umursadığı yoktu, kafası hala sıraya gömülüydü. sinirle dilini damağına çarptı. "sana diyorum, okul bitti farkında değil misin?" konuşmaya devam ettiği sırada çoktan uyumayı(?) sürdüren çocuğun yanına varmıştı. iki parmağını kısa kollu üniforma yüzünden açık kola uzattı.

"kulübüne gitmen la--" cümlesi parmak uçlarında hissettiği aşırı sıcaklık yüzünden yarıda kesildi. anında mavi gözleri kocaman oldu ve bu sefer avuç içini yanan tene değdirdi.

"hassiktir, alev almışsın sen!" elinde olmadan sesi ince bir tona ulaşmıştı bunu söylediği zaman. birkaç saniyeliğine kendisinden utanıp boğazını temizlese de esmer olanı rahatsız etmiş gibiydi. çünkü başını hafifçe kaldırıp ruh barındırmayan gözlerini kendi gözlerine dikmişti. pek memnun durmuyordu.

"sesini kesecek misin? başımı ağrıtıyorsun." dedi boğuk çıkan sesiyle, ayrıca biraz çatlıyordu da. iki kez öksürdükten sonra suratını buruşturdu ve kafasını yeniden sıraya koydu. chuuya'nın tek yaptığı şey ise onu çatık kaşları ve kapalı ağzı ile dinlemekti. "sanki hiç ağrımıyormuş gibi."

"ee, şey, üzgünüm." kendi hatasını kabullenecek kadar olgun biri olduğunu düşünüyordu chuuya, bu yüzden çocuğun kaba uyarısına sinirlenip hasta halinden yararlanmayacak ve kafasını gözünü yamultmayacaktı. gerçi bunu yapması için hasta olması gerekmezdi bile. isterse çelik yelekli olsun, chuuya onu ne yapar, ne eder indirirdi.

lakin bunlar şu an düşünmesi gereken şeyler değildi. iyi bir sınıf arkadaşı olmalı ve hasta olan arkadaşını -ıy, hayır- revire götürmeliydi. böylece orada gerekli önemler alınırdı ve sonrasında oğlanın ailesi aranırdı. zihnindeki chuuya kendi omzunu gururla patpatlarken planını gerçekleştirmek için harekete geçti.

ve bu düşüncelerinin üzerinden beş dakika geçmesine rağmen bir gelişme kaydedemedi. dazai osamu, hasta olan esmer, kalkmak için fazla yorgun olduğunu ve burada ölüme terk edilmesi gerektiğini zırvalayıp duruyordu. chuuya ise onun sadece üşendiğini ve kendine yarar sağlayacak bir şey yapamayacak kadar inatçı bir salak olduğunu düşünüyordu.

"donuyorum."

"ateşin var da ondan. bırak inadı da revire gi--"

"hayır, yanıyorum."

"hastasın, dazai."

"başım dönüyor. sonumun böyle olacağını bilmezdim."

"...beni dinliyor musun ki?"

kısacası ikisi uzlaşamadı ve -tek taraflı- tartışmaları uzadıya uzadı. chuuya, dazai'ın konuştukça acı çektiğini biliyordu. her ağzını açtığında yüzü ekşiyordu sonuçta, görmemek imkansızdı. esmer olan kendisini saklayan veya ifade etmekten korkan birisi değildi. aksine acısıyla dahi kibirleniyordu. kızıl saçlı oğlan ona iki saniye acıdıysa da ömrünün geri kalanı boyunca ondan nefret edeceğinden emindi.

mantıksal bir nedeni yoktu bunun. dazai onu aşırı sinir ediyordu, bu kadar.

"midem bulanıyor. sanırım açım ama bir şey yemek istemiyorum." dazai son olarak bu kelimeleri söyledi ve dramatik bir tavırla iç çekti. saç uçları terden ıslaktı, yanakları ve kollarının üst tarafı da kızarıktı. gözleri kayıyor gibi görünüyordu fakat kendisini zorla ayık tutmaya çalışıyordu muhtemelen. chuuya iki saniye daha ona acıdı.

RETROUVAILLESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin