XXIII

551 53 22
                                    

Jungkook

Tanrım, ne yaptımda beni bu şekilde cezalandırıyorsun? Ah! Cidden utançtan öleceğim şu odada! Verdiği kıyafetleri giymiştim ama yanına gidemiyorum.

"Jungkook hadi gelsene artık!"

Aşağıdan bağırmasıyla yerimden sıçradım. Kesin kızıp hesap sorucak. Kimsin de beni seviyorsun diyecek. Kandırdın beni, yalan söyledin bana diyecek. Oysaki ben çok güzel hayaller kurmuştum...

Derin bir nefes alıp odadan çıktım. Yavaşça ve gergince merdivenlerden inip etrafıma baktım. Sağımda geniş bir salon, solumda geniş bir mutfak vardı. Tam karşımda ise çıkış kapısı.

Acaba beni fark etmeden koşarak çıkıp kaçsam mı?

Başımı sağa yatırmış, kaşlarım çatık bir şekilde kapıya bakarak düşünürken sol kolumun çekilmesiyle irkildim.

"Ne diye kapıya öyle bakıyorsun? Ne yani, benimle konuşmadan kaçacak mısın?"

Şaşkınca suratına bakıyordum. "dışımdan mı konuşuyordum?"

Bir anda kahkaha atmaya başlamasıyla daha da şaşırıp kızardım. Kollarımı göğsümde birleştirip, somurtmaya başladım.

"Ya hyung~! neden bana gülüp duruyorsun hep?"

Gülmeyi kesip, beton yerine camdan yapılmış duvarın yanındaki koltuğa oturttu beni.

"Bir şeyler hazırladım. Yerken konuşuruz."

Dudaklarımı büzüp bir şey demeden başımı salladım. Ne yalan söyleyim açtımyani. Hazırlaması iyi olmuş çünkü ben 'acıktım, bir şeyler yiyelim' falan diyemezdim.

Karşımdaki koltuğa oturup, elindeki noodle tabağını aramızdaki yuvarlak ve kısa olan masaya koydu. Tabağı elime alıp ona baktım.

"Ye hadi."

"Teşekkürler hyung. Afiyetle yiyeceğim."

Gülümseyip, yemeye başladım. Ama o kendisininkini yemek yerine beni izliyordu ve ben noodle yerken çocuk gibi elimi yüzümü kirletiyordum. Ne yapayım tadı öyle çıkıyor.

Gülüp ayağa kalktı. "Bekle peçete getiriyim."

Ağzım doluyken konuşmaya çalıştım. "Boklo hyong, bon gotiriyim."

Tezgahın üstündeki rulo peçeteyi alıp geri yerime oturdum ve bir parça koparıp Yoongi'ye uzattım. Alıp ağzını sildi. Ardından peçeteyi katlayıp benim ağzımıda sildi.

"Bence artık konuşmaya başlamanın zamanı geldi."

Ayy beni bir sıcak bastı. "Hyung başlamayalım bence. Ne diyeceğini tahmin edebiliyorum. Bu yüzden özür dilerim."

"Ne?"

"Özür dilerim işte hyung."

"Hey, neden özür diliyorsun anlamadım?"

"İşte, seni sevdiğim için. Sana mesaj atıp vaktini çaldım hep. Üzgünüm."

"Tanrı aşkına Jungkook! Ne saçmalıyorsun sen? Birini sevdiğin için asla özür dileme bir daha. Özellikle o kişi bensem."

"Ne?"

"Vaktimi falan çalmadın. İyi ki mesaj atmışsın, teşekkür ederim."

"Anlamadım hyung, neden teşekkür ediyorsun?"

"Bana mesaj atıp, kabalığıma rağmen yazmaya devam ettiğin için. En önemlisi de beni sevdiğin için."

"Yani... Bu-"

"Evet Jungkook, bende senden hoşlanıyorum. Deneyelim. Olur mu?"

"Olur~"

Güldü. "Yine bir şok geçirip bayılacağını düşünüyordum. Neyi kabul ettiğinin farkı dasın değil mi?"

"Hm~ hm~"

Gülmeye devam ediyordu. "Tamam o zaman, çıkıyoruz artık. Hadi yemeğini ye de bir şeyler yapalım."

"Dur bir dakika hyung. Sen hiç de dalga geçiyormuş gibi görünmüyorsun."

"Çünkü dalga geçmiyorum aptal. Sevgiliyiz artık."

Şokla ayağa kalktım. "Ne?!"

***

🧡

Köfte Sever |YoonKook-Texting|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin