XXV

516 46 17
                                    

Yoongi

Yarım saattir Jin denilen herif ve Jungkook'un flörtleşmesini izliyordum. Jungkook, somurtmuş ve öfkeli bir şekilde onlara baktığımı fark etse bile bir şey dememiş ve güller açan yüzüyle Jin'i dinlemeye devam etmişti.

Burnumdan soluyarak ayağa kalktım. "Ben gidiyorum, klüp saati geldi."

Jungkook'un gözümün içine bakarak söylemiştim. Sonuçta aynı klübe gidiyorduk ve onu bırakıp benimle gelmesi gerekiyordu.

Herkes başıyla onaylayıp birkaç mırıltı çıkarmıştı. Bakışlarım tekrar Jungkook'u bulduğunda onun da bana baktığını fark ettim.

"Ben bugün gelmeyeceğim hyung. Çıkınca mesaj atarsın, görüşürüz."

Tanrı aşkına! Bana neden hyung diyip duruyordu?! Jin gelmeden önce ne güzel sırnaşıyorduk. Ama ben sonunda bulduğum köfte çocuğumu kimseye kaptırmam.

"Bebeğim ama neden beni yalnız bırakıyorsun? Beraber gidelim işte."

Şaşkınca bana baktığında bozuntuya vermeden gülümsedim. "Ama Jin hyu-"

Eğilip dudaklarına küçük bir öpücük bıraktım. "Hadi güzelim, gidelim artık. Geç kalacağız."

Jungkook dahil herkes şoke olmuş şekilde bana bakarken, Jungkook'un bu halinden faydalanıp elinden tutarak kaldırdım. Ardından çantasını da kendi omzuma asıp yürütmeye başladım.

Yemekhaneden çıktığımızda elini bırakıp adımlarımı hızlandırarak önden yürümeye başladım. Arkamdan yetişip elimi tuttu.

"Ne oldu hyung? Sinirli gibisin."

"Gibi değil direkt öyleyim. Resmen gözümün önünde başka bir adamla flörtleştin!"

Ani çıkışımla korkup titremişti. Off şimdi de masum masum gözlerimin içine bakıyor!

"Hyung özür dilerim... Ama SeokJin hyung benim sadece hyungum. Yani sadece abi-kardeş gibi görüyoruz birbirimizi."

Durup yüzüne bakmaya başladım. "O zaman neden bana hyung dememen konusunda anlaştıktan sonra, o geldiğinden itibaren tekrar hyung demeye başladın?"

Birkaç saniye duraksadı. "Farkında değildim Yoongi. Üzgünüm."

Omuzlarımı düşürüp bir adımla aramızdaki mesafeyi düşürdüm iyice. Onu üzmüş gibi görünüyordum. Ellerimle yüzünü avuçlayıp gözlerine bakmaya başladım. Bir yandan da yanağını okşuyordum.

"Asıl ben özür dilerim. Bir anda kıskançlığım tuttu ve seni kırdım."

Hemen gülümsedi. Modu düzelmiş gibiydi. "Önemli değil beyaz çikolatalı kurabiyem." kıkırdayıp devam etti. "Beni kıskanıp orda herkesin önünde öptüğün için bu seferlik affediyorum. Ama bir dahakine rahatsız olduğunda konuşmayı dene."

Gülümseyip ben de başımla onayladım onu. Dudağının kenarından öpüp elini elime kenetledim. "Geç kalmadan gidelim hadi."

İlerlemeye başlayacakken onun yerinden kıpırdamaması üzerine dönüp baktım. "Ne oldu?"

"Beyaz çikolatam bugün klüp yok ki."

"Haaa, doğru. O zaman beraber vakit geçirelim?"

Sorarca konuştuğumda hemen başıyla onayladı beni. "Evet! İlk randevunuz olucak bu! Nereye gidelim?"

"Bilmem ki, Han Nehrinin oralarda yürüye biliriz ya da bi' AVM'ye gidip dolana biliriz."

"Ayy bilemedim! Hmm şeye gidelim o zaman... AVM'ye! Seninle alışveriş yapmak istiyorum!"

Bu heyecanlı haline güldüm. Ensesinden kafasını yaklaştırıp alnına bir öpücük bıraktım. Geri çekildiğim de parlayan gözlerle bana baktığını gördüm.

"Gidelim bakalım."

***

🧡

Köfte Sever |YoonKook-Texting|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin