XXX (final)

518 46 22
                                    

Jungkook

Geldiğimiz kafede iki kişilik bir masaya oturup bir şeyler sipariş ettik. Sipariş ettiklerimizi beklerken Yoongi'nin telefonuna bildirim gelmiş şu an ona bakıyordu. Sanırım biri mesaj atmıştı çünkü gülerek bir şeyler yazıyordu.

Umursamamaya çalışıp bakışlarımı etrafta gezdirdim. O sırada içeri kızlı erkek bir grup girdi. 5-6 kişilerdi ve hemen sağ tarafımızdaki masaya oturmuşlardı. Biz zaten cam kenarı bir masada oturuyorduk.

Birkaç kişiyle göz göze gelmemle rahatsız olup tekrar Yoongi'ye döndüm. O da hâlâ telefonunda, gülerek, biriyle mesajlaşıyordu.

Somurtup, arkama yaslandım ve kollarımı göğsümde bağlayarak onu izlemeye başladım. Kimle yazışıyordu ki? Beraber kahvaltıya çıkmışız ne diye başkasıyla ilgileniyor da benimle ilgilenmiyor?

Garsonun istediklerimizi getirmesiyle Yoongi sonunda başını kaldırmıştı ama bana bakmak yerine gelen yiyeceklere odaklandı direkt.

Ya n'oluyor ya?! Neden ben yokmuşum gibi davranıyor?

"Afiyet olsun efendim, başka bir isteğiniz var mı?"

Tam meyveli çay isteyecekken Yoongi konuştu. "Hayır, teşekkürler."

Garson gülümseyerek geri gittiğinde, sinirden istemsiz dolmuş gözlerimle ona baktım. O da sonunda bana bakma lütfunda bulunduğundan şaşkınca yüzüme baktı.

"Jungkook, neden ağlıyorsun ne oldu?"

Bir kere daha ağlamaya başlamamıştım, sadece gözlerim dolmuştu. Ayrıca nedenini de çok iyi bilmesi lazımdı!

"Yok bir şey!" Diyerek çatalımı, önümdeki patates kızartması olan tabağa sertçe batırdım. Gözlerimi üzerinden çekmezken patatesle dolu olan çatalı ağzıma tıktım ve zorla çiğnemeye başladım.

Yoongi şaşkınlıkla hâlâ beni izliyordu. Bir anda kahkaha atmasıyla daha çok somurtup, kaş çattım. Ne diye gülüyordu ki?! Gülünecek bir şey mi vardı?!

Telefonunu çıkartıp fotoğrafımı çekti. Bunu, telefonundan çıkan kamera sesinden anlamıştım. "Tanrım, Jungkook çok sevimli görünüyorsun! Yanaklarım dopdolu, cidden aynı tavşana benziyorsun."

Masanın üstünden uzanıp eliyle çenemin altını okşadı. Bu ne be?! Köpek miyim ben?

Elini itip söylenmeye başladım. Mırıldanarak konuştuğum için dediklerimi anlamamıştı.

"Güzelim, sorun n-"

"Afedersiniz."

Masanın başına, yan masadan, bir kız gelmesiyle ona döndük. Zayıf ve kısaydı. Beline kadar uzanan açık kahve saçları ve hafif kavruk bir teniyle, bence güzel bir kızdı.

Direkt bana baktığından, konuşma isteğimi bastıramadım. "Buyrun?"

"Merhaba, acaba bize katılmak ister misin- yani ister misiniz, diye soracaktım. Tanışma manasında?"

Beni masalarına çağırıyorlardı ve ayıp olmadın diye Yoongi'yi de çağırmışlardı. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıp, Yoongi'ye baktım.

Kaşlarını çatmış, dişlerini sıktığı için çene kemiği belirginleşmişti. Sinirli görünüyordu ve alev saçan gözleri başımızda dikilen kız da dahil masadakiler de gezdiriyordu. En son bana döndüğünde ne cevap vereceğimi beklemeye başladı.

Şu an kıskandığı o kadar belliydi ki biraz daha sürünse hiç de fena olmazdı. Gülümseyerek hâlâ başımızda dikilen kıza döndüm.

"Tabii, neden olmasın?"

Köfte Sever |YoonKook-Texting|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin