Hamak

15 2 5
                                    

   İnsan sevgiye muhtaç bi mahluktur. Sadece insan değil bitki ve hayvan da. Bitkiye sevgi vermezsen büyümez,çürür ; insana sevgi vermezsen kahrolur, ölür. Eğer yalnızsa,yanında kimsesi yoksa, ona sevgi verecek biri yoksa aynı çiçek gibi çürür. Eğer arkadaşları yanındaysa çiçek verir, meyve verir. Ailesi onunlaysa yaşama daha da tutunur. Hiç bir şey sevgisiz kalamaz. Kalırsa biter çünkü...
   Palmiye ağaçlarıyla dolu yemyeşil bahçenin tam ortasında, beyaz ve gri renkli, önünde büyük bi havuz, havuzun etrafında şezlonglar içinde flamingo havuz süsü olan bir villaya geldik. Gelir gelmez Alara " Ben geldim ey Bodrumm!" diye bağırdı. Ben de ona katılarak güçlü bi ıslık çaldım. Rüzgar'ın kulağının dibinde çaldığım için biraz söylense de değerdi.
    Ve hemen koşmaya başladım. En güzel oda benim olmalıydı. Ama tabii herkes benim gibi düşündüğünden atlatizm yarışına döndü etraf. Arkama baktığımda sadece Onur ve Rüzgar'ı gördüm. Ama Alara ve Öykü'nün az önce arkamdan koştuğunu görmüştüm. Hii ya kaçırıldılarsa, ya organ mafyası onları götürdüyse,ya başlarına silah dayan- Tam o anda Alara'nın acı feryadını duydum "Ya elbisem ıslandı,saçım bozuldu, napıyosun sen Öykü benim güzelliğimle ne alıp veremediğin var!" Sesin geldiği yöne bakınca kelimenin tam anlamıyla şoke oldum. Alara sırılsıklam bi şekilde havuzun başında duruyor Öykü ise hâlâ havuzda çırpınıyordu. Biz hepimiz gülmeye başladık. Az önceki telaş tamamen gitmişti. Rüzgar, Onur ve ben öyle bi güldük ki sesimizi tüm Bodrum duymuşur. Alara bi yandan suratını asıp "Ya gülmesenize" diyor Öykü bi yandan havuzdan çıkmaya çalışıyordu.
   Eve geldiğimizde Alara ve Öykü hala sırılsıklamdı ve geçtikleri yer sel oluyordu. Alara hala söyleniyordu "Ben anladım kızım sen beni kıskanıyosun, güzelliğime garezin var beni bilerek havuza ittin." Öykü ne yapsın garibim kendini savunmaya çalışıyordu " Hee Alara sonra da seni attığım için pişman olup ben de attım kendimi havuza."
   Neyse yavaş yavaş olayı unuttuğumuzda hepimiz acıktığımızı fark ettik. Erkekler bi şeyler almaya gittiler. Biz de yanımızda getirdiklerimizle salata ve pilav yapmaya başladık. Akşama mangal yapacaktık. Ben salatayı almıştım, Alara ve Öykü de pilavı. Bu arada mutfakta kız dedikoduları yapmaya başladık. "Kızlar Serkan Çayoğlu mu Kıvanç Tatlıtuğ mu?" diye sordu Alara. Öykü hemen Serkan Çayoğlu diye atıldı. Neden olduğunu anlamışsınızdır belki. Eskiden Kiraz Mevsimi diye bi dizi vardı. Öykü onun tam anlamıyla fanıydı. Özge Gürel ve Serkan Çayoğlu'nun yani Öyku ve Ayaz'ın başrolünü paylaştığı bi diziydi. Hem kızın adı Öykü olduğundan hem de Serkan Çayoğlu gibi biri oynadığından çok seviyordu o diziyi. O yüzden de doğal olarak Serkan Çayoğlu demişti. Alara ona karşı çıkarak " Hayır Behlül'üm daha yakışıklı tamam mı!" O onun Behlülüydü ne Nihal'in ne Bihter'in ne de Elif'in. Sadece Alara'nın.
   Ben "Aslında ikisi de bizim görmediğimiz yakışıklılıkta, karar veremiyorum." deyip kahkaha attım. Ama arkamdan gelen Rüzgar'ı fark etmemiştim. Birden beni korkutarak "Demek sizin görmediğiniz yakışıklılıkta ha anladım ben tamam." diyip resmen trip attı. Ben hemen Rüzgar'ın gönlünü almak için "Yok Rüzgar'ım fırtına gibi esme sakın. Öyle demek istemedim." dedim. "Yok ben kıskandım şu an onlar kimmiş ya makyaj güzelleri!" deyince hepimiz koptuk. "Makyaj güzelleri ha hiç güleceğim yoktu." dedi Öykü. Tabii Ayaz'ını savuncak ya. Alara ordan hemen "Benim Behlül'üm makyajsız da yakışıklı tamam mı!" dedi. O da Behlül'ünü savunuyor. Benim savuncak kimsem olmadığı için el mahkum Rüzgar'ımı savundum. "Sizin Behlül'ünüz, Ayaz'ınız benim Rüzgar'ımın yanında hiç kalır be!" diyince Rüzgar kolunu omzuma atıp "Ha şöyle ayağınızı denk alın, herkes ayağını denk alıcak!" diyerek Seda Sayan'ı taklit etti. Bi an düşündüm de biz bi aradayken aşırı boş yapıyoduk ama gerçek dostlar hep böyle olur. Yanında boş yapabildiğin insan gerçek dostundur.
   Onur mangal yapıyor, biz etleri taşıyor, Rüzgar ise paşa olarak hamakta yatıyordu. Bi de şapkayı yüzüne koymuş öyle komik gözüküyordu ki...
  Hemen yanına gidip "Eee Rüzgar Bey keyifler yerinde mi?"dedim. Rüzgar siniri bozulmuş bi halde doğrularak " Kızım ne uyandırıyosun ya ne güzel uyuyodum." Ben aklıma gelen muhteşekembel fikirle "Hmm demek uykunu bozdum." diyip oradan ayrıldım. Yerde duran hortumun bağlı olduğu musluğu açtım ve yavaşça tekrar yanına gittim. O çoktan uykuya dalmıştı. Hortumu yerden aldım ve bumm. Rüzgar'a tuttum ve olanlar oldu. Rüzgar aniden uykusundan uyandı ve yere çakıldı. Ben tabii gülmekten yıkılıyorum. Diğerleri de Rüzgar'ın o çok değerli düşme anını gördü ve bana katıldı. Rüzgar yerden kalkmaya çalışınca başıma gelecekleri anlayıp koşmaya başladım. Ama tabii ki fırtınadan kaçmak ne mümkün, yakalandım. Beni kolumdan tuttu ve kendine çekti. Ben dengemi kaybettim tam düşüyordum ki tuttu belimden. Ben geriye gitcektim ki kendine çekti. Fısıldayarak "Bi daha olmasın." dedi. Ben de "Kimmse gusura bakmasın da olur fırtınacım." diyerek Yasin'i taklit ettim. Gülümseyerek gözlerimin içine baktı ve " Ne yapcam ben senle?" dedi. Ben de "Sonsuza dek senleyim bul bişiler artık." dedim ve elinden kurtulup koşarak diğerlerinin yanına gittim...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 29, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sonsuza dek🌠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin