Ben Monali. Kısaca Mona der büyük annem. 17 yaşındayım.
7 yaşımdayken bir deprem faciasında anne ve babamı kaybettim, gerçekten canımı en derinden acıttı hiç ummadığım bir anda yok olmaları. Büyük annem ile yaşıyorum. Benim tek dostum odur. İnsanlara pek güvenmem ve onlardan olağanca uzak durmayı tercih ederim çünkü gerçekten zalimler. Bu yüzden ailemi kaybettiğimde bir köşeye oturmuş ağlarken, büyük annem kapıdan içeri girip yanıma diz çöktüğünde ve bana içtenlikle sarıldığında, onun bir insan olduğuna inanmak istemedim, o bambaşkaydı tüm insanlardan. Hâlâ şüpheliyim onun normal bir insan değilde özel güçleri olan biri olmadığı konusunda. Ona gerçekten değer veriyorum. Onu anne ve babamın ölümüne dek hiç görmediğim de doğrudur. Evet, o zamana dek bir büyük annem olduğunu dahi bilmiyordum. 10 senedir onunlaydım ve o gerçekten benim en yakınımdı. Her ne kadar yaşını almış biri olsada çok bakımlı ve güzel giyinimli biriydi. Ona imreniyordum fakat çok farklı kişisel özelliklere sahiptik, ona benzemiyordum bile ama bu hiçbir şeyi değiştirmezdi, o benim ailemdi.
Pek çok kişi tarafından sevilmiyorum. Asla iyi veya güzel biri olduğumu iddia etmiyorum. Öyle de değilim zaten, bunun için çaba gösterdiğim de söylenemez. Çoğu kişi beni asosyal gıcık biri olarak görür. Sanırım öyleyim. Ailemi deprem faciasında kaybettikten sonra asla dışarı güler yüzümü sızdırmadım. Eğlenceli tarafımı görmelerini istemedim. Hayatın zor şartları beni ciddi derecede etkiledi. Çoğu zaman sorumluluk bilen biri değilimdir ama büyük anneme karşı saygıda kusur etmeyip ona yansıtabildiğim tüm duygularımı yansıtmaya çalışırım. O benim tek varlığım. Eğer onu kaybedersem bu benim için çok acı olur ve hayattan tüm bağlantılarım kopabilir bu yüzden onun değerini bilmeye çalışıyorum.
----
Yine her zaman olduğu gibi okuldan çıktım ve umursamaz tavırlarla caddede yürüyordum ama sanki biri beni takip ediyordu, sanki beni izliyordu. Gözetleniyor gibi hissediyordum. Sürekli etrafımı süzüp, kontrol ediyordum. Bu ilk defa oluyordu. Sonunda eve gelmiştim. Kapıdan girer girmez çantamı fırlattım ve büyük anneme bir selam verip odama geçecektim. Büyük annemin odasına doğru ilerledim ve içeri girdim. Ama büyük annem tedirginlikle bana döndü ve beni geçiştirip odasından çıkmamı istedi.
Bu günlerde büyük annemin benden bir şeyler gizlediğini hissetmeye başlamıştım. Bunu kendimce beynimde sorgularken, onun benden bir şey gizlemeyeceğini düşünüp kendimi avutma çabalarındaydım ama bu sorular bir süre sonra yanıtsız kalmaya devam edince, bu bende büyük bir depresyon ve gerilime neden oldu. Ona çok güveniyordum ve bana her ne oluyorsa bahsetmesini istiyordum, susması beni korkutuyor ve yoruyordu, beynim olduk olmadık şeyler düşünmekten yılmıştım. Herhangi bir ortamda dışlanıp sevilmemem değildi bunun nedeni. Birinin sürekli beni izlediği hissi uyanıyordu içimde. Bunalımdaydım. Sürekli yiyip içip uyuyordum. Okulu asıyor ve kitapların yüzünü dahi açmayıp sadece kulaklıkta son ses müzik dinliyordum ama her seferinde o kulaklığı kulağımdan fırlatmama sebep olan izlenme hissi içimi kemiriyordu. Tekrar tekrar ve tekrar.. saçlarımı dağıtıp istemsizce bağırıp ağlıyordum. Kafayı yiyecek seviyedeydim, her şey öylesine mantıksız ve melankolikti ki, kendimi asla tanıyamıyordum.
Büyük annem her şeyin farkında gibiydi. Beni teselli ediyordu fakat bu halde olmamın sebebini, ağlayıp geç saatlere kadar uyumamın sebebini hiç sormuyor ve asla sorgulamıyordu. Her şey istemsizce gelişiyordu.
Bu benim git gide sinirimi daha çok bozmaya başlamıştı. İstemeden gelişiyordu her şey, daha çok ağlayıp sonra istemsizce gülme krizleri.. Ben bile binlerce defa kafayı yediğimi düşünmeye başlamıştım.
Ama nedendi?
Neden böyle saçma duygular içinde kaybolup günlerce kıvranıyordum! Peki büyükannem, neden ben hayatımda ilk defa bir psikolog veya bir doktora görünmem gerektiğini kabul ettiğim halde beni engelliyordu?
Evet! Bir şeyler dönüyordu. Günden güne hislerim daha da beynimi bitirme çabalarına girişiyor ama hiçbir şey yapamıyordum.
Ve artık yeter dediğim an, büyükannemi benim sorgulamam gerektiğini anlamıştım. Defalarca sormama rağmen, ağlayıp çıldırmalarıma rağmen bana bir şey anlatmıyordu ama şimdi anlatacaktı, anlatmak zorundaydı artık yetmeliydi bu işkence. Ben bile bu istemsiz duyguların beni intihara götüreceği hissiyle titrerken, Onun yüzünde en ufak bir telaş ifadesi dahi yoktu.
Sessiz adımlarla salona doğru ilerledim, burada değildi, o zaman odasındadır diye düşünerekten oraya doğru ilerledim.
Uyuyordu...
Onu uyandırmalıydım çünkü daha fazla bekleyemezdim. Bu gece her şeyi öğrenmeliydim.
Uyandırmak için yanına yaklaştığımda ayağım yanlışıklıkla büyük annemin eski fiskosuna takıldı, bu fiskosun onun için çok büyük bir önemi vardı ama duymayışına çok şaşırmıştım ve onu hafif hafif dürtmeye başladım. Beni kâle almıyor muydu, yoksa çok mu derindi uykusu? Ama artık uyanmalıydı..
Dürtüyordum. Aralıksız sarsıyordum onu. Neler oluyordu?
Neden açmıyordu gözlerini?
Neden nefes almıyordu? Kendime doğru çevirdim birden onu.Anlamıyordum! Ben böyle bir şey yaşamamıştım şimdiye dek. Neler oluyordu? Neden durmaksızın akıyordu göz yaşlarım?
Ölmüş müydü yani?
O da mı veda ediyordu bana hiçbir şey söylemeden? Bu kadar basit olamazdı.
Hayır! İnsanlar felaketler eşliğinde ölür diye biliyordum ben sadece. Ailemi böyle kaybetmiştim ama büyük annem yaşamalıydı!
Hayır, o ölemezdi, sadece uyuyordu o! Ben daha hazır değildim bunu yaşamaya hayır! Ne gibi bir felaketti bu şimdi? Neden hiçbir şeyin nedenini bilemiyordum. Neden öğrenemeden yok oluyordu her şey? Hayır, inanmak istemiyordum buna, hayır! O ölemezdi, daha değildi!Başını kucağıma yasladım, başım başının üzerinde bağıra bağıra bütün benliğimle ağlıyordum. Bu olamazdı! Durduk yere benden kopamazdı. Bu olamazdı, hayır! Ben daha kötüsünü hayal edemezdim artık... Gücüm yalnızca bu kadarına yetiyordu.
Birinin beni izlediği hissi daha da kuvvetlenmişti içimde. Bunu hissettikçe ağlamam da kuvvetleniyordu.
Ardı kesilmeyen sorular beynimi kemirmeyip aksine emiyordu! Yok oluyordu ona karşı beslediğim şevkat, uçup gidiyordu duygularım yüreğimden...
Canım yanıyordu ve sorularım her defasında cevapsız kalıyordu..
Hayattan nefret etme sebeplerim artıyordu.
Bu farklı bir duyguydu. Yüreğin yerinden sökülürmüşçesine ağlamak!
Bunun biraz değişiğini 7 yaşımda ailemin ölümünden sonra tatmıştım. O zaman da çok yanmıştı canım ama bu kadar değildi 10 sene boyunca benim tek arkadaşım, yerine göre sırdaşım, her şeyim olanı kaybetmiştim şimdi! Bu olamaz gibi geliyordu bunca sene boyunca. Olmuştu! Evet, hemde hiç beklemezken, birden, aniden olmuştu her şey!
Ve ben buna engel olamıyordum.
Beynim, kalbim ve tüm bedenim donmaktaydı. Üşüyordum yalnızlıktan..
Biri beni izliyordu. Kafayı yiyecektim, biri beni gözetliyordu ama neredeydi? Neden karşıma çıkmak yerine perdelerin ardına saklanıyordu? Neden yapıyordu bunu bana?
Beğendiyseniz bunu bilmeliyim.
(vote/yorum)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERDELİ GÖZLER
Mystery / Thrillerİki çift aptal göz müydü hayatımı böylesine altüst eden? Peki yaşamım boyunca sürekli, onları mı hissedecektim ardımda? Ama hayır, buna izin veremezdim! Cehenneme dönen hayatım kimin ellerindeydi? Sürekli sessizliğinde boğulduğum zifiri geceler, ben...