Kahretsin! Yine benimleydi, yine izliyordu ve o da pes etmiyordu. Benden başka kimse bana karşı pes etmiyordu!
-----------------------------
Colin yaklaştıkça kendimi kaybediyordum. Gözlerim seyiriyor, titriyordum. Başıma ağrılar saplanıyordu, sanki beynimden her an dumanlar çıkacakmış gibi hissediyordum. Şuan aklımda binbir düşünce ve ardımda o iki çift aptal göz vardı! Dahası tüm her şey fazlasıyla yetmiyormuş gibi inatla üzerime gelen aptal biriyle cebelleşiyordum, Colin!
Geri geri gidiyordum, o yaklaşıyor bense kaçıyordum, korkudan ve içimi kemiren lanet olası telaştan! Bunu bana neden yapıyordu, bu sakin tavrı ne diyeydi, üstelik ben delirmek üzereyken?
Hâlâ canımı yakmak istiyor gibi görünüyordu. Neden, neden yapıyordu bunu?
Ve neden her nedenini sorduğum şeyin ardında cevaplar yerine sürekli yeni sorular doğuyordu beynimde?
Evet korkuyordum. Hâlâ durmaksızın yürüyordu üzerime.
Geriye son bir adım kalmıştı duvarla aramda, sıkışmıştım. Deli gibi sürekli aynı tavırları sergilemesine aşırı öfkeleniyordum ama karşı koyamadığım kadar güçlüydü. Sürekli beni bir yerlere sıkıştırıp ağzımdan zorla bir şeyler duymak istemesi onun psikopat karakterinin bir göstergesiydi ama dediğim gibi buna engel olacak güç ne yazık ki bende yoktu. Nefret ediyordum ondan.
Duvarla bire birdim neredeyse.
Durdu ve hafifçe başımı kaldırdı iki elinin arasına alarak.. Asla yüzüne bakmak istemiyordum, gözlerimi kaçırdım ve dolmakta olan gözlerimden akan birkaç damla yaş ile hafifçe iç geçirdim.
"Korkma"dedi garip bir ses tonuyla. Böyle derken bile beni korkutuyordu.
"Gözlerime bak "dedi çenemden tutarak..
Bakmamıştım, bakmayacaktım!
Sinirden titrediğini hissedebiliyordum. Çenemi kavradı ve zorla kendine çevirdi yüzümü. Bakmıştım. Evet sonunda yine o masmavi gözlere değdi gözlerim. Korkuyordum.
O çok kabaydı, çok anlayışsız! Anlamsızca, gözlerinde bir duygu arayışına çıktım ama sanki duygularını öyle bir yere gizlemişti ki hiçbir çizgisi bunu ele vermiyordu ya da o dümdüz bir kalastı.
Hiç anlamadan bir şey oluvermişti bir anda ve kıpkırmızı kesilmiştim, öylesine utanmıştım ki yerin dibine girsem çok daha iyiydi. Hışımla ittim onu üzerimden, sinirle gözlerine bakıyordum. Bunu nasıl yapabilirdi!?
Anlamadığım bir anda sessizce öpüvermişti beni, bunu hiç anlamadan, bir anda yapmıştı, engel olacak fırsatı bile tanımadan, hadsizce.. Hiçbir hareketine iznim olmadığı gibi buna da asla yoktu. Onun ne haddineydi bu? Öylesine öfkeliydim ki, parçalamak istiyordum onu! Donakalmıştım, hareket edecek gücü de aklı da yitirmiş gibiydim.
Kendimden geçmiştim, nefret ediyordum ondan, tokat atmak, yumruklamak, tekmelemek istiyordum onu! Hiçbirini yapacak tâkati sebepsizce bulamıyordum kendimde. Düşüncelerim öylesine hücum ediyordu, elim ayağım birbirine dolanıyordu. Bu nasıl bir şeydi böyle?En masum duygularımı basitçe çalmaya ne hakkı vardı? Beni böyle saygısızca öpmeye, ne hakkı vardı? Üstelik karşı koymama bile müsaade etmeksizin..
"Defol git buradan, çabuk çık evimden! Rahat bırak artık beni! İstediğin bu muydu? Aldın, tebrikler pislik herif! Tabi başka ne olabilirdi zaten, ne bekleyebilirdim senden başka? Sen bu kadarsın işte, herkes gibi, lanet olası aşağılık birisin! Ne diye güvenmek istedim sana, ne diye umdum ki bunu? Ah ne aptalım, aptal!"
Şaşkınlıkla baktı gözlerime son kez ve hiçbir şey söylemeden çıkıp gitti.
Kafayı yiyecektim artık. Kapının örtülme sesiyle irkilip kendime geldim ve gitmişti artık. Elim irkiltiyle dudağıma gitti. Niye yapmıştı bunu, neden? En başından beri istediği buydu biliyordum, her fırsatta belli ediyor, sürekli bir kıyas içerisine giriyordu. Şimdi de elde ettiği diğer kızlarla mı karıştırmıştı beni? Ah cidden nereden çıkıp girmişti hayatıma, zaten yeterince allak bullaktı her şey, zaten yılmış, bıkmıştım nefes almaktan.
Bu saçma olayları yaşamıyor olsaydım katlanır mıydım bu küstah hareketlerine, müsaade eder miydim evime kadar gelmesine, canımı bellice yakmasına ve hatta beni öpmesine?!
Gitmişti, güvenmek istemiştim ve o da gitmişti, benden alarak beni...Bir yandan tiksiniyordum ondan, benden faydalanmak istediğini düşünüyordum çünkü ama bir yandan zavallı bir tarafı olduğunu da biliyordum. Ondan nefret ediyordum ama onu merak ediyordum. Acı çektirecek kadar acı çekmiş de olabilirdi. Bu, yaptıklarını elbette masumlaştırmazdı, onun ciddi şekilde sıkıntısı vardı.
---
Yine baş başaydık, perdeler ardında beni çıldırtmayı hedefleyen iki çift aptal gözle. İçimi nefret duygusu kaplarken bir yandan da korku yine bedenimde kol geziyordu.. Yine acıyordu sol tarafım! Şuan daha iyi anlamıştım kalbimin sol tarafta olduğunu. O kadar şiddetli çarpıyorduki sanki her an yerinden fırlayacakmış gibi hissediyordum..Hava iyice kararmıştı. Salonun ortasında bitmişlik hissiyle oturuyordum. Hiçbir şey düşünemiyordum artık. Canım yanıyordu ve üzerine o kadar çok şeyi bir günde yaşamak bünyeme çok daha ağır geliyordu, hissediyordum. Her geçen gün, lanetleri doğuruyordu hayatım.
Evet! Ben gerçekten bitmiştim. Şuan hayatta olduğumdan bile şüphe duyarken, düşünmek beni daha bir yoruyordu, bense hâlâ pes etmeyi düşünüyordum. Pes etmiştim zaten, çoktan yitirmiştim umutlarımı. Bunu yeni anlıyordum sadece.
Şu durumda nasıl güçlü kalabilirdim ki?Saatlerce olduğum yerde öylece oturdum. Yalnızca bir noktaya sabitlenip uzunca düşüncelerimi yokladım.
Benim haftalardır yaşadığım bu hayat.
Kayıplarım.
Tuhaflıklar.
Üst üste gelen saçmalıklar.
Yanmakta olan canım.
Her şeyden şüphe duyar olmuştum artık. Hayatım şerit halinde gözlerimin önünden akıp geçiyordu. Ve tek anladığım, ben aptal, sıradan bir kızın tekiydim. Neden beni buluyorlardı?
Psikolojim altüst olmuştu artık! Hep ağlamaktan, hiçbir zaman gülememekten ve hiçbir şey yemeyip içmemekten, gözlerimin şişliğinden, ellerimde ki ve dizlerimde ki yaralardan.. Hayattan hiçbir şey umamayan biriydim artık.
Ama böyle olmamalıydı. Bir kez gülümsemeyi deneseydim, belki..?
Hayır hayır. Ben bu durumda gülümseyemezdim, hayır!
Ben zaten hiçbir şartta gülümseyemezdim ki.
Ben hiç gülememiştim ki. Hep dışlanan kişi olmuştum şimdiye dek. Hep ezik olmuştum demek ki ama bunları hiç düşünmemiştim çünkü alışmıştım artık. Ben kendimi böyle kabullenmiştim. Ben, ben değilmiştim ki.
Hızla, göz yaşlarımı da silerek kalktım ve aynanın karşısına geçip oturdum. Aynanın üzerindeki buğulu tozu silerek, kendimi görebilecek kadar bir kısım açtım ve uzunca kendimi izledim... Ben güzel miydim?
Saçlarımı düzelttim. Çok derin bir nefes aldım ve dudaklarımı tebessüm hâline getirmeye çalıştım.. Yakışıyor muydu? Gülümsemek, çok farklıydı. Çok çok farklı bir duyguydu! Yüzüm apayrı bir hâl alıyordu böyle.
Yüzümde oluşan tebessüm hızla solmuştu.
Yalvarır gözlerle etrafı süzdüm.
O neredeydi? Yüzümün her yerinde ayrı bir göz hissediyordum şuan. Kaç kişilerdi acaba?
Artık emindim! Biri beni gözetliyordu ama nerede olduğunu hiçbir şekilde bulamıyordum yine yine ve yine! O her kimse, umarım niyeti daha fazla canımı yakmak değildir diye umuyordum! Çünkü bunu zaten yeterince yaşıyordum ve bu ciddi anlamda beni yok ediyordu, bitiyordum günbegün! Yapmasaydı? Çıksaydı ya ortaya. Neden saklanmayı tercih ediyordu? Beni bu şekilde mahvetmekten ne denli zevk alıyordu?Ben bu hayatın müebbet mahkûmu olmak için doğmuştum belkide ve tüm bunları yaşamak benim için şart olmuştu!
Beğendiyseniz bunu bilmeliyim
(yorum/vote)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERDELİ GÖZLER
Mystery / Thrillerİki çift aptal göz müydü hayatımı böylesine altüst eden? Peki yaşamım boyunca sürekli, onları mı hissedecektim ardımda? Ama hayır, buna izin veremezdim! Cehenneme dönen hayatım kimin ellerindeydi? Sürekli sessizliğinde boğulduğum zifiri geceler, ben...