3. Bölüm: Ne İstiyorsun?

231 25 4
                                    

Sessizlikle ağzımdan çıkan bir cümle ile uykuya daldım "Sanada iyi geceler"

--------------------------------------

Hayır, gelme! Yaklaşma daha fazla, hayır!

Yalvarırım, yüzünü görmeme izin ver ama bana zarar verme! Lütfen, hayır!

"Hayır, hayıır!"

Çığlıklarla açıldı göz kapaklarım. Uykularım zaten dakikalık uykulardı ve daldığım an da korkulu rüyalarla zehir oluyordu. Asla dinlenemiyor ve asla huzur bulamıyordum. Onlardan kaçamıyordum, gerçekten kafayı yemiştim. Canıma yetmişti bu korku! Artık her şeyi bilmeliydim, ama nasıl? Bir yolunu bilen kimse de mi yoktu? Tek ben mi bu kuşku dolu hayatı yaşıyordum?

Ama olmalıydı..

Her şeyi değilse de bir şeyleri öğrenmenin muhakkak bir yolu olmalıydı!

Tedirginlikle ellerimi saçlarımdan geçirip hızla yataktan kalktım ve büyükannemin benden gizli işler çevirdiğine emin olamasamda artık onun odasına girip bir çözüm yolu bulmaya çalışmalıydım. Tam bir ay olmuştu bu odanın kapısını açmayalı. Şimdi açmak zorundaydım, bu bir saygısızlık değildi artık. Bu büyük bir paronaya halindeydi beynimde!

"Özür dilerim, buna gerçekten mecburum." diyerek kapı kolunu usulca indirdim, gürültülü bir gıcırtıyla açıldı kapı.

Genelde bu odaya hiç girmezdim. Girmek istesemde çoğu zaman fark ettirmeden beni odanın dışına sürüklerdi, sonradan bunu kasıtlı yaptığını anlamıştım fakat bir bildiği vardır diyip susmuştum ve hatta bazen habersizce yanına geldiğimde telaş yapardı. Bütün günümü bu kadınla, bu evde geçiriyordum. Şüphe hissi arada beni yoklasada umursamıyordum çünkü biliyordum ki, o yanlış yapmazdı, hem yapsa ne yazardı, o benim tek varlığımdı.

Öncelikle kitaplarını kurcalamaya başladım.

Ama bu kitaplar fazla sıradandı. Klasik ansiklopediler, ilginç bir şey yoktu burada. Hayvanlardan, doğadan bahseden gereksiz kağıt parçalarıydı işte. Bir tuhaflık olmalıydı.

Bir dakika, o hiç ansiklopedi okumazdı ki. Dergileri karıştırırdı, resimli kısımlarıyla ilgilenirdi kitapların sadece, bir kitapta en çok ilgisini çeken şey resimlerdi. Bu ansiklopedileri okuyabilmesi için yazıların iri puntolu olması gerekirdi çünkü o küçük şeyleri ayırt edemiyordu ve bu ansiklopedilerde ki tüm yazılar karınca küçüklüğündeydi..
O zaman bu kitaplar? Ne yani koskoca kitaplıktaki hiçbir kitabı mı okumazdı bir insan?
Hiçbirinin tek sayfasında bir kırışıklık bile yoktu. Koskoca ansiklopedilerdi ama elini bile sürmemişti belli ki. Hayretle diğer kitapları da kontrol ettim içlerini dışlarına çıkarana kadar aradım. Hiçbirinde bir şey yoktu. Son bir tane kalmıştı, bu çok eski bir şeye benziyordu. Hemen aldım ve kitabın ismini okudum. Tuhaftı, kitabın adı "Gözler"di. Karıştırırken içinden bir fotoğraf düştü yere. Eğildim ve fotoğrafı incelemeye başladım, bir adam vardı, kucağında küçük bir kız çocuğu...

Fotoğrafın arkasında bir not,

"Ona iyi bak. "

Neler oluyordu, bu kız, bu adam da kimdi böyle? Bu not neyin nesiydi şimdi?

Ben kafayı yemeden biri şu olup biteni bana bir açıklayabilseydi keşke.

Ah Mona kendine gel. Peki şimdi başa sarıyoruz tüm olanları..

Bu not ve fotoğrafı bir köşeye koyalım. Kitaplıkta da işe yarar başka bir şey yok. O zaman yatağın altlarına duvardaki tablolara falanda bakmalıyım diye düşündüm ve her yeri en ince ayrıntısına kadar aradım ama kayda değer başka bir şey çıkmamıştı.

PERDELİ GÖZLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin