~5~

2.1K 152 96
                                    

🧸

Genç kız koyu renkli gözlerini izlediği manzaradan ayırmadan üstündeki battaniyeyi kendine daha sıkı sardığında içinde olan huzursuzluğunda kendini böyle yavaş yavaş sardığı hissetti.

Eskiden ne zaman kötü hissetse annesi onu kollarıyla sarar başına bir öpücük kondururdu.. Ama hayat öyle bir şeydi ki şimdi Miray'ın onu kollarıyla saracak ne bir annesi ne de üzülmemesini söyleyebilecek bir babası vardı. Sadece tek başınaydı..

Kız gözlerini koca şehirde bir kez daha gezdirip sonunda yanındaki masada bitmiş olan kahveye çevirdiğinde sıkıntılı bir nefes verdi. Annesini, dediklerini, öğrendiklerini.. O adamı... Sürekli düşünüyordu. Gerçekten yorulmuştu. Ne kadar düşünmek istemese de aklında sürekli olarak dönmesi yoruyordu. Yorgunluktan daha da çok üzüyordu.

Miray annesini bir süre düşünüp ıslanmış kahverengi gözlerini elleriyle sildikten sonra titrek bir nefes verdi. Şimdi de yeniden aklında annesinin babası hakkında dediği şeyler dönüyordu.

Gözleri.. Annesinin dediği gibi gerçekten babasına mı benziyordu? Zekası, davranışları, düşünceleri..? Hepsi babası gibi miydi?

Hayır. Miray onun kadar umursamaz değildi. Babası denen adam emindi ki şimdiye kadar çoktan hayatına kaldığı yerden devam etmişti. Miray'ın kalacağı bir yer olduğunu öğrenince onu bırakmıştı. Miray içten içe emindi ki babası onu hiç aramamıştı, onun için uğraşmamış, kafa yormamıştı.

Yıllar önce annesini bıraktığı gibi.. O adam o kadar kötü biri olabilirdi ve şimdi de olmuştu. Peki, gerçekten hala annesini seviyor olabilir miydi? Bu kötü adamın içinde bir yerlerde gerçekten sevgi adına bir şey olabilir miydi?

Miray olamayacağını düşünürken gözünden akan bir yaşı artan siniri ile hızla sildi. Ağlamamalıydı. Babası onu aramadığını için, hem kendisini hem de annesini hiç sevmediği için...

Belki de aramıştı? Belki de gerçekten merak etmişti? Merak etse gelirdi ama.. Değil mi? Taksiyle yapılmış küçük bir zikzak numarasını yemiş olamazdı..?

Kız aklını artık her şeyden dağıtmaya çalışıp düşüncelerini başka yöne yönlendirmeye çalışırken aklına gelen kişilerle az da olsa gülümsedi.

Şu an yanında kaldığı kişi, annesinin en yakın arkadaşı, Helen Teyzesiydi. Helen Teyzesi, Amerika'da annesi ile genç iken tanışmış ve en yakın arkadaş olmuşlardı. Onunda iki çocuğu vardı.

Yıllar önce kocası bir kaza da ölünce onlar Türkiye'ye gelmişlerdi. Miray'ın onlarla ilk tanışması da burada olmuştu. Annesi ile Amerika'dan buraya geldiği ilk gece..

O zamandan bu yana Helen Teyzesi ve onun çocukları olan Adele ve Adrian ile hep çok iyi anlaşmıştı. Zaten neredeyse hep beraber büyümüşlerdi. Onlar biyolojik olmasa da ruhsal olarak kesinlikle kardeşlerdi.

Miray aklında Adele, Adrian ve Helen Teyzesi ile ilgili düşünüp kendince bir gelecek kurarken aklına yeniden babasının gelmesiyle dayanamayıp saatlerdir oturduğu balkondan kalktı. Adımlarını kendi odası olarak ayrılmış odaya yönlendirip tereddüt etmeden kapıyı açtığında evde şu an tek olduğu için gerçekten rahattı.

Girdiği beyaz renklerdeki odaya biraz göz gezdirip son olarak yerdeki bavuluyla yeniden selamlaştığında üç gün olmasına rağmen neredeyse hiçbir şey yerleştirmediği gerçeği ile bir kez daha yüzleşti.

Daughter of Stark || DüzenleniyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin