BEKLE BİZİ

24 6 4
                                    

Tekrardan merhabalaarrrr❤️
Size selam vermeden yazınca kendimi samimiyetsiz gibi görüyorum👀. Ahh evet, farkındayım, sadecee kitaba odaklanmak istiyorsunuz👉👈. Ama napiyimmmm, kendimi tutamıyorum heheheeh😁. Her neyse bu kadar yeter. Tamam sustum🙃🤣. İyi okumalar seni küçük tatlı kurtcukkk😘

Korku ve kaybetme hissi o kadar güçlü bir şey ki insanları hırslarıyla yerle bir edip, tehdit edecek kadar küçük düşürmeyi göze aldırıyor. Tehdit etmek çaresizlerin işidir. Tehdide boyun eğmek güçsüzlerin, tehdide göğüs germek cesurların yaptığı şeydir... Ben tehditlerden pek hoşlanmasam da bazen çok işe yaradığının farkındayım. Dediğim gibi çaresiz kalmayan hiç bir insan tehdit etmez, çaresiz olmadan eden de insan değildir.

"Sen neydin öyle ya Tuğçe hanım!" Diye beni tebrik etti, Çetin. Bir şeyleri başarıyor olmak kadar güzel bir his varsa, bir şeyleri öğreniyor olmaktı. Hata yapmamak istiyorsan, önce öğrenmek gerekiyordu. Tabi ki öğrenmek için de yaşamak.. Hiç kimse yaşamadan bir şeye hata diyemez. Başkalarından duyduklarımız sadece nasihattir, hataların göstergesi değildir.

"O nasıl tehditti öyle?" Bu sefer debeni şımartan Murat olmuştu. Hani böyle durumda gülersin de gaza gelme derler ya, şuan o görünümdeydim. Ben bu gaza gelmek değildi, mutluluktu ama şuan kendimden çok rahatsız olduğum bir konu vardı. Az önce Eylül'üm için üzülüyorken, şimdi yüzümün gülmesinden aşırı rahatsız oluyordum. Tek bildiğim bir şey varsa içi kan ağlarken, yüzümde güneş açabilen biri olması.

"Kusura bakma ama tehditte sizi geçemem." Dedim sırıtarak ama haklıydım. Aklıma direkt tehditleri gelmişti.

Eğer bizi cinayet olayına dahil etmezseniz, sizi şikayet edeceğiz.

"Ama ben onu sizin için yaptım." Bu benim gözümde sadece bir bahaneydi.

"Yapma!" Tam ağzımı açmış bir şey söyleyecekken terler içinde boğulan bir adamın koşarak yanımıza gelmesi onun lafını ağzına tıkamıştı. Çok uzak değilmiş demek ki.. Yoksa bu kadar hızlı gelemezdi.

"Polisin ne işi var burada?" Gözleri faltaşı gibi açmış, korku dolu bana bakıyordu. Polislik apayrı bir histir derken yanılmıyorlarmış. Hem korku veren, hem güven veren bir meslek..

"Az önce telefonda benimle konuştun. Şimdi mümkünse -ki başka şansın yok-, bize kamera görüntülerini göster." Şuan kendimde Eylül'ü görmüştüm. Polis olmadığımı dile getirmedim, aksini de söylemedim.

"Gelin benimle!"

Adamı takip edip, karanlık bir koridordan az önceki girdiğimiz küçük odanın kapısına geldik. Adam bilgisayarı hızlı bir tempoyla açtı, şifreli bir uygulamaya girdi ve ilk görüntü ortaya çıktı.

Boş insanlar... Gelip gidiyorlar... Karşımıza ilk Fenerbahçeli bir kız ve Galatasaraylı bir erkek çıktı. El ele gidiyorlardı. Yüzleri gülüyordu ve birbirlerine bakışlarından anladığım kadarıyla sevgiliydiler. Farklı takımda olmalarını hoş karşılamaları güzeldi, şahsen Eylül ile sürekli bu konu hakkında kavga ediyorduk. Bir kız aniden ağlayarak kameranın önünden geçip, gitti. Ne olduğunu anlayamayan gözlerle Murat'la bakıştık, Çetin sadece kameraya odaklıydı. Murat'a bakmayı kesip gözüm yine kıza kaydı. Bağıra bağıra ağlamak istediği belli oluyordu, gözündeki makyajı almış ama bu ona daha çok yakışmıştı. Saçlarını sarıya boyatmış olsa bile yüzüne doğal gibi duruyordu. Gerçekten güzel bir kızdı, onu kim ağlattıysa eminim ki o kişi kaybetti.

Kız kendini toparlayıp, yavaş yavaş kameradan kayboldu. Ardından birkaç tane daha arkadaş grubu geçti. Birden grubun arasında bir detay gördüm. Berk'e benzeyen bir detay...

YILDIZI BOZAN PARÇA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin