İNTİHAR!

14 2 0
                                    

                                  

                                    ÇETİN  KARABİLEK

       Okulun içine hızla girip, sınıfın içine daldım. Koşmaktan nefes almakta zorlanıyordum. Özellikle tişortumda görünen terden fazlasıyla utanıyordum ama şuan bunu düşünmenin hiç sırası değildi. Sırtımdaki terden daha önemli problemlerim vardı. Eylül gibi...

       Sude oturmuş kitap okuyordu. Onu her gün kitap okuyarak görmek çok sinir bozucuydu ama güzelliği tüm sinirimi götürüyordu. Ayrıca çok cana yakın biriydi.

       Öğretmenlerle arasını iyi tutuyor ve her zaman yüksek sözlü notu alıyordu. Benim gibi bir öğrencinin değerini bilmemelerine sinirleniyordum. Sude'nin hemen yanına gidip sırasına elimi koydum.

       Bir hırçınla "Sude!" Dedim ve sustum. Elindeki kitabı bıraktı, bana baktı. Gözlerinde bir tebessüm oluştu.

       "Çetin bu halin ne?" Dedi garip bir gülümsemeyle.

       "Ya Eylül buraya geldi mi?"

       "Hayır, neden ki? Bir sorun mu var?" Haklı olarak sorması gereken soruyu sormuştu. Ona bir şey söyleyerek şüphelenmesini istemiyordum.

       "Uzun hikaye, boşver. Kayıp!" Diye kısa ve öz bir açıklama yaptım. Daha fazla derinine inmeye gerek yoktu.

       "Nasıl kayıp?" Nasıl kayıp ne demek? O nasıl soru? Bizim Türkiye'nin en büyük problemlerinden biri de gereksiz ve amaçsız soruları sanırım... Kayıp diyorum, nasıl kayıp diyor.. Nasıl kayıp olabilir?

       "Gelirse haber verir misin?"

       "Olur veririm, yardım edeceğim bir şey olursa-" dedi ve telefonu gösterdi.

       "Şimdilik haber versen yeterli. Sağol." Dedim ve hemen dışarı çıktım. Hemen kendimi 11-A'ya attım, içeri girer girmez sınıfın çoğunluğunun sınıfta olduğunu farkettim.

       Elimi alkış yaptım ve dikkati üstüme çekmeye çalıştım, sanırım gayet başarılı oldum. Herkesin gözleri, benim üzerimdeydi. "Gençler bir dakikanızı almak istiyorum. Eylül Vural'ı tanıyor olmalısınız. Sizin dilinizle yeni kızlardan biri. Sizden ricam gördüyseniz veya görürseniz bana haber vermeniz." Arkamdan gelen seslere kulak asmadan, koşarak 11-B'ye girdim. En sevmediğim sınıfa, hatta senelerdir ayak basmadığım sınıfa koşarak girmem beni şaşırtmakla kalmamıştı, tüm sınıfı hayrete sokmuştu.

       "Arkadaşlar biliyorum birbirimizi pek sevmiyoruz ama bu sefer durum biraz vahim. Yardımınıza ihtiyacım var. Eylül Vural -okula yeni gelen kız- kayıp. Onu gördürseniz veya görürseniz bana haber vermeniz..." dedim nazikçe. 11-B'ye yıllardır göstermediğim tüm nezaketi şimdi öylece yüzlerine söylüyordum.

       "Beter olsun inşAllah." Dedi içlerinden bir kız sesi. Muhtemelen bu ses Beyza'ya aitti.

       "Begüm'ü ve Sıla'yı ne hale getirmişler. Vahşi bunlar, vahşi." Bu ses de Mine'ye aitti.

       "Ne hale getirmişler? Ketçap mı sürmüşler, mor boyayla makyaj mı yapmışlar?"

       "Bu da bahaneniz mı?" Diye atıldı,Ceren denen kız. Bu sınıfın kızlarından nefret ediyordum. Hepsi ayrı aptal ve sinir bozucuydu. Bu sınıfa baktıkça kendi sınıfım ile gurur duyuyordum.

       "İnanmıyorsanız okul müdürüne de sorun. Ketçabın tadına o da baktı. Şuan bu konuyla uğraşamam. Dediğim gibi görürseniz haber verin." Dedim ve yine koşarak sınıftan çıktım. Tüm okulu üşenmeden tek tek gezip herkese sordum ama herkes olaya üç maymun kalmıştı, kimse bilmiyordu. Bu demek oluyordu ki, yüksek olasılıkla okula gelmemişti.

YILDIZI BOZAN PARÇA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin