DAVETSİZ SUÇ ORTAKLARI

198 45 13
                                    


Tekrardan herkese merhaba🙋‍♀️
Bugün keyifleriniz yerinde mi🧐? Yeni bir bölüme evet diyecek kadar keyiflisinizdir inşAllah🤗. Bu bölümde sürpriz kişilerle tanışacağız🤔. Eminim sizde seveceksiniz o üç şaşkını😂. Neyse şakanın sırası değil. Hepinize iyi okumalar dilerim❤️.

Bazı insanlar vardır; erkek olup kız gibi davranan, kız olup erkek gibi davranan. İşte ben, hep kız olup erkek gibi davrananlardan oldum. Ama bunu ne gösteriş için yaptım ne de bilerek yaptım. Nadir olarak hepimizin böyle insanlarla karşılaşması çok normal. Hep hayranlıkla baktığım ve halen bakmaya devam ettiğim güzel bir davranış bence. Bu benim istemsizce gerçekleştirdiğim bir hareketti.
Ama hiç bir zaman giyinmeyi seven, elbise-makyaj meraklısı, erkek peşinde koşan, insanların duygularıyla oynayan bir kız olmak da istemedim. Bunu yapanlar dışında kim ister ki zaten? Hayallerini böyle iğrenç şeylerle dolduracağınızı düşünmüyorum.
Ben güçlü, erkeksi yapımla hep gurur duydum. Şimdi de bu ayrıcalığımdan faydalanarak güçlü bir şekilde ayakta duracağıma inanıyorum.
Babam ben ne zaman pes edersem o zaman üzüleceğini söyledi. Onu üzmemek için elinden geleni ardına koymayacağım. Elimde ne kadar varsa fazlası için çaba göstereceğim. Başıma her ne gelecek bilmiyorum ve sizlerle beraber şahit olacağız. Biliyorum ki ben her ne kadar çaresiz olursam olayım yine de hep sizinle olacağım için bu hikayeye başlamak için korku dolu bir heyecanla bekliyorum.

Zaman su gibi akıp geçmişti. Beklediğimiz vakit, saatler sonra gelmişti. Saatlerce oturduğumuz koltukta değişik duygular yaşamıştık. Ağladık, güldük, heyecanlandık ve özledik. Şimdi ise korku ve heyecan karışımı bir duyguya şahit oluyoruz.
Ne garip bir gündü. Tuğçe'nin babası Mustafa amca bana dokunmaya kalkıyor, Tuğçe gelip babasını bıçaklıyor ve benim geleceğimi kurtarıyor. Bunların ardından da hiçbir şey olmamış gibi pasta kesiyoruz. Bana flaş hediye ediyor ve flaşta da babamın kanser olduğunu öğreniyorum. Bu nasıl bir oyundu? Dizileri falan mı canlandırıyorduk? Bu olayların gerçek olma olasılığı çok düşüktü. Tabi işin içinde Eylül Vural var ise çok da düşük sayılmazdı. Ben her nerede olursam olayım ve bugünde 23 Nisan ise kesinlikle kayan yıldız tersine döner. Ve orada Eylül Vural var ise çok da bu duruma şaşırmamak gerekir.

"Vakit geldi, sanırım." Bunu duyunca Tuğçe yüzünü hemen bana çevirip, kaşlarını çattı. Kolundaki saatine baktı.
"Saat iki olmuş. Herkes uyumuştur, şimdiye." Çok uykum vardı. Şimdi bu benim gibi uyku manyağı bir insanın yaşayacağı şey miydi? Sıcacık yatağımda mışıl mışıl uyumak varken, birde ceset gömmeye gidecektik.
Filmlerde gösterildiği kadar kolay bir iş olmadığına şimdiden şahit oluyorduk. Kalan tek bir şey var işe o da umuttu. Zaten bir umut değil miydi insanı yaşatan? Ya da ben bu sözü değiştirip bir umut değil miydi insanı öldüren diyorum. Çünkü genelde insan umuduyla hareket edip, kırık bir kalple oturuyordu. En zoru da her nerede olursak olalım hep o sevmediğimiz kırık kalplerle birlikte kalıyorduk.
"Hadi o zaman." Ayağa kalkıp dışarı çıktık. Korkuyorduk. Yaşadığımız şey kolay değildi. Şuan biz katildik. Cinayet işlemiştik. Tuğçe'nin babasını öldürmüştük. Şimdi de onu gömmeye gidecektik.
Dışarıdaki rüzgar titrememe neden olmuştu. Tuğçe elindeki kazmaları arabanın arka koltuğuna koyup ön koltuğa oturdu. Ben de dolanarak şoför koltuğuna geçtim. Aslında araba ile çok güzel bir aşkımız vardı ama kendisi benim canımı sevdiği için çok da hızlı gitmek istemiyordu. Yavaş yavaş ilerliyorduk ve halimizden gayet memnunduk.
"Şimdi nereye gömeceğiz."
"Ormana, karanlık bir yere gömeceğiz."

BERK ÇAĞLAR

"Berk! Hadi kalk! Berk! Kime diyorum?"
Gecenin en güzel saatlerinde Çetin'in sesiyle uykum yerle bir olmuştu. Kime derse desin ama bana demesin! Gözlerimi açmamakta ısrarcıydım. Her ne kadar uykuyu sevmesem de şuan çok yorgundum ve tek istediğim şey uyumaktı. Zaten sabah yeterince erken uyanmıştım. Malûm 23 Nisan ve bizim okuldaki yaşı büyük beyni küçük insanların kutlaması vardı. Tabi bunların biri de Çetin'di. Eşek kadar adam oldu halen 23 Nisan diye heyecandan havalara uçuyordu.
Ayrıca bu benim evime nasıl girmişti? Akılsız kafam, tabi yedek anahtarlarımın birini Murat'a verirsem...
"Ne var, lan?"
Soruma gelen cevabı gerçekten merak ediyordum. Bu saatte ne istiyordu? Daha önce de defalarca böyle duruma maruz kalmıştık ama ilk defa ev basacak kadar ilerlemişti. Daha öncelerde birlikte kaldığımızda korku filmi izlediğimiz ay içerisinde tuvalete tek başına girmekten korktuğunda uyandırdı. Sıkılırsa ve uyku tutmazsa uyandırdı, okul tatil edilirse falan uyandırırdı. Peki ya, şimdi niçin uyandırıyordu. Allah bilir hangi gereksiz sebebinden uyandırıyordu.
"Uyan lan, acil!" Gözlerimi aniden açtım. Bu kadar acil ne olabilirdi ki? Rüyamın en güzel yerinde bölmüştü. Gecenin bu saatinde derdi ne olabilirdi ki?
Gözlerim ona kaydığında kot pantolonunu ve beyaz tişörtunu giymiş, bir yere gidecekmiş gibi gözüküyordu. Biraz daha dikkatli bakacak olursak koltuk altında hafif bir ıslaklık vardı. Terlemiş gözüküyordu. Gece gece koşmuş olabilir miydi?
"Nereye?"
"Rüya gördüm. Dünyanın en güzel kızları oradaydı. Bize ihtiyaçları vardı." Kızlarında işi gücü yok mu ki çocuğun rüyasına giriyorlar? Bu çocuğun tüm kızları sevdiğini bilmiyorlar mı? Kimi haklı buysam bilemedim ki! Neyse ben kadınların haklılığını inanan bir insanım. Hep erkekler yüzünden kadınlar böyle oluyorlar. Kadınları üzmemek lazım. Onlar olmasa biz erkekler bir hiçiz.
"Ya Çetin bu muydu? Allah için git yat!" dedim sinirle. Tüm rüyamı alt üst etmişti. Keşke sadece rüyam olsa, tüm uykumu da mahvetmişti. İlk defa keyifle uyuyordum o da yoktu artık.
"Abi ya hadi giyin. Ormana gidiyoruz. Küçükalıç ormanındalar, bize ihtiyaçları var. Beni değil, bizi çağırdı."
"Olum rüya bu. İnanma!"
"Ya Berk bir şeyi de bozma kardeşim!" Yok, anlamıyordu. Rüya ya bu... Rüya!
"Bir şeyi de bozma derken?" Daha ne bozmuşum ki?
"Yani kardeşim şöyle bir düşünecek olursak, senin yüzünden yapamadığımız bir çok şey var. Hepsini saydırma bana." Bu sefer de haklı yere suçlu olduk.
"Emin ol ki o benim yüzümden yapamadığın şeyleri yapamadığın için ilerde bana çok teşekkür edeeceksin. Değerimi bilmiyorsun oğlum." Bu kadar kelime bu kadar uyku sersemi birinden nasıl çıktı ben bile anlayamadım. Anlayana iyi laf gelmişti.
"Geçen gün eve kız gelecekti senin o salak salak konuşman yüzünden gitti. Bir de kendini mi savunuyorsun?" Özellikle de bu konuda o kadar Haklıydım ki! Bir kızla ciddi düşünmeden birlikte olmak, bir erkeğin en normal ve bir o kadar da en kötü yönüydü. Bunu huy haline getirmişlerdi resmen. O kızın eve almamakla o kadar iyi etmiştim ki halen kendimle gurur duyuyordum. Hiç bir zaman da pişman olmayacağıma emindim.
"Ya beni iyi tanıyamamışsın ya da kendine çeki düzen ver evlat." Dedim çizgi filmlerdeki gibi. Evlat demek hem güzel hemde acı vericiydi. Daha önce evlat kelimesine alışık değildim fakat şimdi öylesine bile kullanıyorum.
"Gelmezsen sabaha kadar bağıra bağıra başında ucuz aşk romanları okurum. Bunu istemezsin, herhalde.". Bu tehdide hayatta katlanamazdım. Ucuz aşk romanları en sevmediğim şeydi. İğrenç iğrenç aşk hikayeleri...
"Tamam Allah'ın cezası, tamam." demekle yetindim, mecburen. Yine beni ikna etmeyi başarmıştı.
"Kralsın lan. Hadi Murat'ı uyandıracağız, daha."
"Sen uyandır. Ben üstümü değiştireceğim." Dedim ve hiç çıkmak istemediğim yataktan yavaş yavaş doğruldum.

YILDIZI BOZAN PARÇA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin