Taehyung's pov
"Müsadenizle," diyerek başımla selam verdim ve masadan kalktım. Bogum hemen yanıbaşımda bitmişti.
"Bugün pazara gidecek misiniz prensim?"
"Hayır," dedim aceleci adımlarım ortak salona yönelmişken. "Bugün sadece geri dönüşlerini alacağım. Sarayda başka işlerim var"
"Peki prensim. Talim yapacak mısınız?"
Kafamı salladım. Ortak salona girdik. Kucak kucağa oturan Yoongi ve Jimin beni görünce toparlandılar. Onlara göz devirmeden edemedim.
"Prensim," dedi Min Jimin referans yaparak. Yoongi de dibi düşmüş bir şekilde ona bakıyordu.
"Talim yapalım," dedim General Yoongiye ithafen. Yüzünde yara izi olan taraftaki gözünü kırptı.
"Beni mi özlediniz prensim?"
Her zaman ki Yoongiydi işte. "Evet, gel de kılıcın uçabildiğine şahit ol."
Jimin hafifçe kıkırdarken Bogum da bıyuk altı gülümsemesiyle başka tarafa bakıyordu.
"Kıyafetlerinizi değiştirin prensim, kış bahçesinin orada buluşalım."
Odadan peşimle Bogumla çıktım.
"Bu akşam hazır ol."
Bogum hızıma ayak uydurmaya çalışarak kalın botlarını taş zeminde döverek geliyordu. Yanımdan geçen bir avuç cariyenin kokusunu almamak için nefesimi tutarken "Zamanı geldi demek prensim," dedi sağ kolum. Onu onayladım.
Kıyafetlerimi değiştirip bahçeye çıktım. Bu bahçe ön tarafa göre daha sakindi. Orada hizmet ve işler için çalışan çok olduğundan kalabalık oluyordu.
Yoongi hazır bir şekilde beni bekliyordu. Jimin ortalıkta değil gibiydi. Genelde elinde bir kase meyve ile bizi izlerdi. Onun kadar keyfine düşkün bir omega da kraliçeydi.
Yoongi ile ilk önce ısınmış daha sonra kılıç yokuşturmuştuk. Bir nevi sabah sporuydu bizim için de bu. Her sabah olmasa da elimiz kılıç tutmaya başladığında beri yapardık.
Kılıcımı kabzasıma yerleştirirken önüme gelen uzun saçlarımı geriye attım. Öğlen sıcağı iyice kızdırmıştı.
"Bu akşam gidiyoruz," dedim etrafta Jimin'in olmamasını fırsat bilerek. Anlamaya çalışır gibi iki saniye yüzüme baktı. Daha sonra jeton düşmüş olacak ki o da benim az önce yaptığım gibi etrafına bakındı."Ben de gelmek istiyorum," dedi. Düşünceli ifadesinden aklından kimin geçtiğini tahmin etmek zor değildi.
"Sen bilirsin," dedim omuz silkerek. Krallıkta eğer savaşa gidilecekse öncelik bekar olanlar, daha sonra eşleşip çocuğu olmayanlar en son ise çocuğu olanlar katılırdı. Ama bu krallık içi bir durum olduğu için orduya haber verilmesine gerek yoktu. Sadece bir düzine asker gerekiyordu. Aksi bir halde de krallıkta iki düzine daha hazır bekletilecekti.
Beraber ön avluya çıktık. Bogum ortalıklarda gözükmüyordu ama Jiminle karşılaşmıştık. Hala onu ilk tanıdığım gibiydi. Onunla ilk karşılaştığımda pembe saçlarını görür görmez dalga geçmiştim. Daha sonra o ağlayınca da yaptığım hatayı fark edip ona arkadaş olmayı teklif etmiştim.
Babası şatonun şifacisiydi. Annesi ise o daha küçükken ölmüştü. Bu yüzden yabancılara karşı sevimli görüntüsünün aksine sert durur ve kendisini korumayı iyi bilirdi. Annesinin anaç tavrını hayatında hiç tatmadığı için sevdiklerine tam tersi yaklaşır, olan ilgisini dağıtırdı. Bu yüzden de Yoongi ufak yaşta ailesini kaybedip orduya katıldığında Jimin'e tutulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
At First Sight | Taekook (ASKIDA)
FanfictionSilla veliahtı Kim Taehyung ilk görüşte baş edemeyeceği hislerle karşılaşmıştı.