2

2.6K 244 24
                                    

Kontrol ettim ama gözümden kaçtıysa yazım yanlışları için kusura bakmayın. Ve orada birileri varsa oy atarsa harika olur. Lola runs...

Ocaktaki önceden ayarladığım askerleri saray dışına çıkartmıştım. Onları ormana sokup en son ben sarayı kontrol edip çıkacaktım. Botlarımdan kıyafetimin içlerine hafif ama keskin olan bıçaklardan yerleştirdim. Bogum da hazırlanmış olmalı ki kapıyı çaldı.

Beraber atlara binip yola çıktığımızda 1 km gerimizde iki tane büyük at arabası geliyordu. Herkesin yüzünü kapatmasını istedim. Kendi yüzüme de üst üste iki peçe takmıştım. Yoongi ise son anda katılmayacağını bildirmişti. İşin ucunda Jimin olduğunu düşünmüştüm ama çok da üstelememiştim.

Krallığın sonuna doğru evlerin ve iş yerlerininin şekilleri değişmişti. Bu taraflar daha çok köy variydi. Tarla ve ovalar daha fazlaydı ve hepsi koca bir dağdaydı. Oksijen bolluğunu daha tam içine girmeden bile ciğerlerimde hissetmiştim.

Biraz daha ilerleyip sınıra yaklaştık. Bir an önce her şeyi bitip geri dönmek istiyordum. Çünkü çok uzun zamandır bu günü bekliyordum.

Sonunda altında tüm o kirli işlerin döndüğü kumarhaneyi bulduğumuzda attan indik. Ben ve 3 kişi vardı onde. Saraydan olduğumuz anlaşılmasın diye atları ve kıyafetlerimizi değiştirmiştik. Niye de bakan soylu olduğumuzu anlardı. Böylece sorunsuz bir şekilde içeri girdik. İçerisi leş gibi kokuyordu. Yanımdaki iki kişi direk masaya oturup oyun teklif ettiğinde biz de içmeye gittik.

"İşler nasıl?" Dedi Bogum buranın ağzı ile konuşarak. Ben pek beceremediğim için geri kalmıştım.

"Güzel," dedi adam önce Bogumu sonra beni süzerek. Kirli bir sakalı ve keş gibi bir kokusu vardı. Yanında ondan biraz cılız ve kokusunda  beta olduğunu anladığım bir kadın vardı. İkisinin de kokuları birbirine karışmıştı. Bir an iğrendim ama sonra düşüncelerimi onlardan uzaklaştırdım. Dikkatimin dağılmaması gerekiyordu.

"Ne istersiniz?"

"İki konyak," dedi Bogum. Daha sonra pis tezgaha yaklaştı.
"Bu gece iki konyakla bitmeyecek bize iki omega lazım. Kara kartal aşağıda."

Adamın bakışları değişti ve yüzünde pis bir gülüş oldu. "Onun için geldiyseniz buranın adetini biliyorsunuz demektir," dedi adam bizi süzerek.

Bogum kafa salladı ve cebinden bir kese altın çıkarttı. Adamın gözleri ışıldadı ve keseyi iç cebine koyarak pis dişleriyle sırıttı.

"Kaç tane lazım size?"

Yumruklarımı sıktım. Orospu çocuğu yanında bir kadın varken böyle konuşuyordu.

"Biz biraz seçiciyiz," dedi Bogum bir şerefsiz gibi konuşarak. "Yani anladığın üzere soylulardanız, öyle haspam istemeyiz."

Adam kahkaha atarak bizi alt koridora yönlendirdi. Tam da tahmin ettiğim gibi tezgahın altından gidiliyordu.

"Sen niye bu kadar sessizsin?"

Bakışlarım bana bakan adamla buluştu ve alaycı bir şekilde ona baktım. İt herif.

"Sadece kendimi rahatlatmak istiyorum," dedim yapabildiğim kadar buranın ağzını yaparak.

Adamın daha da hoşuna girmiş olmalı ki pis dişlerini göstererek güldü. Lanet kötü kokan bir koridorda neredeyse 10 dakika yürüdük.

"Buradan sonrası sizde," dedi adam ellerini birbirine sürterek. Koyu kahve bir kapının orada durduk. Eskisi kadar kötü kokmuyordu çevre. Hatta az dikkat kesilince konuşma sesleri geliyordu.

At First Sight | Taekook (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin