Sabah şerifleriniz hayırlı olsun arkadaşlar 😆
Bu aralar kafamda diğer hikayem dönüp duruyor o yüzden bu arkadaşa pek odaklanamıyorum. İsterseniz profilime girip o hikayemi ziyaret edebilirsiniz tık tık🌪
Yorum yaparsanız beni mutlu edersiniz şeftalilerim🍑
İyi okumalar, Lola runs... 💨🎃Min Jimin
Dans pratiğimizi bitirmiş ve bir köşede soluklanıyordum. Bu sene geçen senekinden daha iyi olacaktı. Olmak zorundaydı. Hayatta sevdiğim sayılı şeylerden biri olan dansı en iyi şekilde sergilemek istiyordum. Çünkü dans benim hayatımdı. Bazen Yoongi bile önceki hayatında bir dansçı olduğumu iddia ediyordu.
Tam onu düşünürken o kapıdan usulca süzülmüş ve kaftanını geriye atarak kısa bir duraksamayla gözlerini etrafta gezdiriyordu. Gözleri beni arıyordu çünkü biliyordum sabırsızdı. Sabah ondan önce uyanmış ve hemen kahvaltı yaparak buraya gelmiştim. O da akşam yemeğine kadar askerler ve eğitim ile ilgilenmek zorunda olduğu için birbirimizi görememiştik. Normalde ben öğleden sonra onu görmeye gidiyordum ama bu aralar hiç zamanım olmuyordu.
Gözleri sonunda benimkilerle buluştuğunda hafifçe parlamış ve büyük adımlar atarak bana geliyordu. Onun bana gelişini izlemeyi seviyordum. Her zaman gelirken beni süzüyor ve ruh halimi hissederek bana bir adım atıyordu.
Anladığım kadarıyla feremonları biraz hırçındı. Beni özlediği için gerginliği sadece kokusundan değil bedeninin duruşundan bile belliydi.
Sonunda bedenlerimiz kavuştuğunda ciğerlerimi kokusu doldurmuş, bedenim ihtiyaçla kasılmıştı. Elleri beni sıkı sıkı tutmuş başım göğsünde yer alırken o dudaklarını enseme bastırmıştı. Feremonlarımız birbirine karışırken bir kaç kişinin bakışlarımın üzerimizden ayrıldığını fark ettim.
Bir şeyler mırıldanıyordu. Ne zaman sorsam önemli olmadığını beni sevdiğini falan dediğini söylerdi. Ben de bu yüzden ona kedi gibisin diyordum. Kedi gibi mırıldanıyordu. Ve beni böyle delirttiğinin farkında bile değildi.
"Jimin-ah."
Ben de az önce onun mırıldandığı gibi mırıldandım. Bana cevap vermedi ve kendisine daha da bastırdı beni. Elim ensesindeki saçlara giderken ayakta hafifçe sallanıyorduk.
"Gidelim ve uyuyalım. Çok yorgunum."
Kafamı boynundan geri çektim ve yüzüne baktım. "Ben yemek yemedim. Sen?"
Kafasını iki yana salladı. Göz altları çokmuştu. Yine de parlıyordu. Benim için hep parlaktı.
"O zaman yemek yiyelim ve uyuyalım. Ben de çok yorgunum."
Gözleri yüzümde dolandı. İlk önce gözlerim, daha sonra dans etmekten dolayı pembeleşen yanaklarımda. Yüzündeki gülüş daha da büyümüştü. Hafifçe elmacık kemiğime bir buse bıraktı ve geri çekilerek tekrar beni izlemeye başladı. O böyle yoğun ve tüm ilgisini bana verirken hem daha çok istiyor hem de utanıyordum. Bakışları dudaklarıma düştü ve aynı anda kendi dudaklarımızı yalayınca bir an kendimizi tutamadan kahkaha atmaya başladık.
Aniden çıkan yüksek ses yüzünden çevremizdeki bakışlar bize daha çok dönerken biz de krize girmiş gibi gülüyor ve birbirimizi susturmaya çalışıyorduk. Günümün tüm yorgunluğu bir anda uçup giderken elimi tutmuş ve dudaklarında kahkahanın izleri dururken bizi yemek salona götürmüştü.
İçeri girerken başta ikimiz de sahteden öksürmüş ve ciddi bir ifade takınmıştık. Daha sonra benim ağzımdan patlamaya benzer bir ses çıkarken hemen kapıdan uzaklaşmış ve görevlinin şaşkın bakışları eşliğinde bir köşeye geçmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
At First Sight | Taekook (ASKIDA)
FanfictionSilla veliahtı Kim Taehyung ilk görüşte baş edemeyeceği hislerle karşılaşmıştı.