İyi okumalar, Lola runs...🌻🌪
Festivale 2 gün kala hazırlıklar tüm hızı ile devam ediyor, yılın son yaz festivali olacağı için herkes çok heyecanlıydı. Yarışmalar için tüm hazırlıklar bitmiş, sadece özel gösteriler için son hazırlıklar olacaktı. Halktan ayrı saray içinde de pek çok sayıda misafirin ağırlanacağı bir balo da ayrıca olacaktı.
Namjoon hyung bu festivalden sonra yıkılmak üzere olan krallıkla bir kaç meseleyi çözmek için sefere gidecekti. Ayrıca sınır topraklarından da faydalanmak istediği için tek orası ile değil, geri kalan krallıklarla da konuşmak, gerekirse savaşmak zorunda kalacaktı. Bunun ne kadar süreceği belli olmadığı için bir nevi beraber vakit geçirecektik.
Bu yüzden balo salonudaki hazırlıkları kontrol etmek için gelmiştim. Alan şimdiden dolu ve güzel gözüküyordu. Özel olup olmasına bakılmaksızın tüm çalışanlar bir işin ucundan tutmuştu.
O da buradaydı. Bir köşede kumaş kesmeye çalışan birine yardımcı olmak için, diğer tarafa geçmiş ve ucunu havaya kaldırıyordu. Yüzü donuktu. Yaptığı işe odaklanmış, biraz da yorgun gözüküyordu. Üstünde hep giydiği çalışan kıyafeti vardı.
"Ne yapıyorsun burada?" Abimin sesi ile dikkatim cam kırığı gibi onun üzerinden dağılırken bana seslendikten sonra o da benim baktığım yöne dönmüştü."Öylesine kontrol için gelmiştim," dedim gözlerimi kısaca Jungkook'a değdirerek. Fazla dikkat çekmemek için abime baktım.
"Anladım." Yorgun gözüküyordu. Gideceği için biraz stresliydi anlaşılan.
"İyi misin abi?" Dedim elini omzuna koyarak. Bana yorgun bir gülümseme verdi ve çalışanları izlemeye başladı.
Ben de fırsattan istifade gözlerimle etrafı tarayarak onu aradım. Bu sefer süsleri düzenliyordu. Elini bir kutunun içine atmış, bir yandan çocukluk arkadaşı olan Hoseok ile konuşuyordu. Yüzü aydınlanmıştı şimdi. Belli ki keyfini yerine getirmişti o çocuk. İstemsizce iç çektim ve onu izlemeye devam ettim.
"Kalbini kaptırdığın tavşan dişli mi yoksa yanındaki güleç olan omega mı?
Tükürüğüm ters bir şekilde kaçarken şiddetli öksürüklerim salonda yankılanmış ve yakın çevremdeki herkesin bakışlarını üstüme çekmiştim. Abim gülerek sırtıma vuruyordu bir yandan da birine işaret yaparak tahminimce su istemişti.
Su gelmeden ben biraz sakinleşmiş ve bakışlarımı yerden çekip ona çevirmiştim. O da diğerleri gibi endişeli bir şekilde bana bakıyordu. Benim için endişelenmiş miydi? Bu beni önemsediği anlamına mı geliyordu?
"Prensim, buyrun," dedi bir beta elindeki suyu ağzıma yakın bir yere uzatırken. Doğru ya ne düşünüyordum ki ben? Kızın elinden suyu aldım ve tek dikişte içtim. Ben prenstim. Elbette benim için endişeleneceklerdi. Endişelenmeseler bile öyle davranacaklardı.
Diğerleri işlerine geri dönerken gözlerimi tamamen ondan aldım.
"Seninle konuşalım mı Taehyung?" Dedi abim sabırsızca. Bir açığımı yakalamıştı.
Abime yalan söylemek istemiyordum, ne ondan bir şey saklamak, ne de yapacağım herhangi bir şeyi saklamak istiyordum. Çünkü biliyordum ki eğer bir gün aramıza bir yalan ya da kırgınlık girerse bunun rüzgarı tek bizi etkilemezdi.
"Olur, konuşalım hyung."
İkimiz de etrafı inceleyerek koridorda yürüdük ve kış bahçesine geçtik. Biraz gergindim çünkü bu konuyu uzun bir süre kapatmıştım ve şimdi abimle konuşmak ne kadar yakın olsam da biraz garip geliyordu. Özellikle o ilişki konusunda bu kadar iyi olmasına rağmen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
At First Sight | Taekook (ASKIDA)
FanfictionSilla veliahtı Kim Taehyung ilk görüşte baş edemeyeceği hislerle karşılaşmıştı.