5

2.1K 200 18
                                    

Yazım yanlışı varsa, özür dilerim arkadaşlar, bazen kendi yakın arkadaşlarım bile beni anlamıyor aynı dili konuşmamıza rağmen kajdjdkd

Arkadaşlar bu arada medyaya BTS'in MV'lerini koyuyorum ki bir yandan okurken bir yandan da stream yapın diye. O yüzden lütfen medyayı açarak okuyun💜

İyi okumalar, Lola runs...






Gülüyordu. O kadar mutluydu ki uzakta olmasına rağmen buram buram feromon yaydığının ve beni yerime çivileyerek delirttiğinin farkında bile değildi. Onu her gördüğümde üzerinde olan hüzünlü feromonlar değişmiş ve şimdi çiçeksi koku çevresini sarmıştı. Haberi bile yoktu çünkü omegaların öyle kafasına göre feromon salmasının uygun olmadığını bilmiyordu. Etrafta her zaman alfa askerler olduğu için sarayın bu kısmında çok fazla omegalar gezmezdi. Bu sayede bazı alfalar kendilerini daha rahat tutabiliyordu. Bu sayede omegalar da bastırıcı almak zorunda kalmıyordu. Aynı şekilde onların da serbestçe feromon salgılaması yasaktı.

Ama şimdi, çevremdeki tüm bu koku beni hem sinirlendirmiş hem de gevşetmişti. Yanımda Bogum vardı ve o da aynı kokuyu soluyabiliyordu.

"Onları uyarmamı ister misiniz prensim?"dedi ağzından nefes alarak. Gergin olduğumu anlamıştı. Ben cevap vermeden kapının arkasından geçip gözden kaybolmuşlardı.

"Onları bul,"dedim. Artık yaptıklarımı düşünmüyordum. "Kim olduklarını aralarında ne olduğunu öğren."

"Peki prensim,"dedi Bogum yüzümü incelerken.

"Ben erken yatıyorum,"dedim yanından hızla ayrılarak. Kimdi ki o diğer omega? Neden ve nasıl o kadar mutlu etmişti benim omegamı? Düşüncelerimin gittiği boyut beni korkuttu ve bir an yolun ortasında durdum. Benim omegam mı? Benim değildi ki? Ne hakla kendimce sahipleniyordum ki? Ben sadece onun çalıştığı sarayın prensiydim. Öylesine biriydim onun için. Silla'nın en sert eğitiminden geçmiş ve adaleti ile ününü diğer tüm coğrafyalara duyurmuş bir prens değildim onun için. Öylesine bir prenstim.

İçim ezici farkındalıkla ezildi ve odama girdim. Bununla nasıl başa çıkacaktım ki? Ben onu daha farklı bir şekilde hayatımda istiyordum onu ama bu çevrede, şuan ki olduğum konumda bu çok zordu.

Abim yıkılmış bir krallıktan toprak almak için sürekli diplomatlarla buluşuyor ve Seokjin hyung ile bir yerlere gidiyordu. Babam ne kadar görmezden gelsem de yaşlanmıştı ve artık elini eteğini bu işlerden çekip, kendisi yaptığı dağ evine taşınıp son günlerini huzurla geçirmek istiyordu.

Ben ise... Bense yardıma ihtiyacı olanlar için oradan oraya koşuyor ve saraydaki işleri düzene sokuyordum. Kendim için ne yapıyordum peki?

Kendimi unutmuştum. Tüm bu karmaşanın içinde kendimi görmezden gelmiş ve hiç içime kulak verip ne istediğimi sormamıştım. Ya şimdi ne değişmişti? Neden birden bunu düşünüyordum ki?

Kapı çalınınca odanın ortasına öylece dikilip  düşüncelere daldığımı fark ettim. "Gel,"dedim feromonundan kim olduğunu anladığım arkadaşıma.

"Bugün erken çekilmişiz,"dedi odamdaki koltuğa oturarak. Gözüm her yara izine çarptığında ilk tanıştığımız an aklıma geliyordu.

"Öyle oldu,"dedim ben de yanındaki sandalyeye oturarak.

Bir süre sessizlik olmuştu. Önümde kağıtlar ve mektuplar duruyordu ve hepsi dağınık bir haldeydi. Yoongi'nin uzun beyaz parmakları sinir bozucu bir şekilde ritimli bir şekilde tahta cilalı masaya çarpıyordu. Dik dik yüzüne baktım. Yarım bir gülüş vardı ve gözleri hınzırlıkla parlıyordu.

At First Sight | Taekook (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin