Gece olmuştu.. Halitin adamlarının uyumasını bekliyordum. Buradan kaçacaktım. Çağatay'ın kollarına gidecektim, benim hak ettiğim yer çağatay'ın kollarıydı.
Başımda tam üç tane adam vardı. Normalde nöbetleşe uyuyorlar. Ama bugün ne olursa olsun burdan kaçacaktım. Ben uyuma numarası yaptım uyumaları için ve birden başımda bekleyen adam sandalyeye oturdu ve gözlerini kapadı. Bu fırsat bu fırsattı, kaçacaktım. Ellerim bağlı değildi çünkü başıma üç tane adam dikmişti. Hemen ayağa kalktım ve sessizce kapıyı açtım.
Kapıda bekleyen iki tane daha adam vardı. Bu halit denen psikopat kafayı yemiş resmen! Adamların birinin telefonunu aldım ve ordan uzaklaştım bir ağacın arkasına saklandım çünkü çıkış kapısının oraya da adamlarını dikmişti. Arka kapıdan kaçacaktım..Ben burdan bugün illa kaçacaktım.
Hemen arka kapının oraya sessizce gittim. Tam atlayacaktım ki aklıma çağatay geldi. Onu aramam lazımdı. Onu çok özlemiştim. Eğer yakalanıp onu'n yanına gidemezsem bile son kez sesini duysam yeterdi bana... Hemen çağatay'ın numarasını aradım ve kulağıma tuttum telefonu.
Telefon tam üçüncü çalışında açıldı ve o mükemmel ses telefona doğru konuşmaya başladı...
"Alo, kimsiniz?" Yutkundum. Onun o yorgun sesi, halsiz sesi beni resmen o an öldürmüştü...
"çağatay, uzatamak istemiyorum ben beril. Buradan kaçacaktım ve son kez seni aramak istedim. Eğer kaçamazsam, burdan kurtulamazsam son kez sesini duyayım diye."
Çağatay'ın derin derin nefes aldığını duyabiliyordum... Ben onu görmesem bile gözlerinin dolduğunu telefondan hissedebiliyordum. Sonra konuşmaya başladı çağatay.. Ama onun o an dediği şeyle birlikte hıçkırarak ağlamaya başladım.
"Beril, ben seni çok özledim." Bunu dediği an çağatay'ın burnunu çektiğini duydum. Ben onu ne kadar özlediysem o da beni o kadar özlemişti. Duygularımız karşılıklıydı. Derin bir nefes aldım cevap vermek için...
"Biliyorum, çünkü ben de seni çok özledim çağatay. Ama şuan kapatmam lazım. Yanına gelebilmek, kokunu alabilmek için kaçmak lazım... görüşmek dileğiyle."
"Dikkat et beril. Çok dikkat et..."
"Ederim, görüşürüz." Telefonu kapattım ve aşağıya baktım. Burası yüksekti ama atlamam gerekti. Atlamaya hazırlık yaparken aşağıda ki adamların seslerini duydum ve hemen eğildim. Adamlar şöyle diyordu.
"Abi! Kız yok! Kaçmış."
"Ne! Ne diyorsun sen?!"
"Nasıl kaçmış?! Hemen halit beye haber vermemiz lazım. Onu bulmamız lazım."
Burdan atlamaktan başka çarem yoktu... onların eline kalmayacaktım. Yine ölürdüm ama onların eline kalmayacaktım.
Derin bir nefes aldım ve atladım. Atladığım an hafif bir şekilde inledim. Ayağım acımıştı, sızlıyordu. Bunun acısını hissetmemeliydim hemen ayağa kalktım ve topallayarak yürümeye başladım.
Ordan uzaklaştım. Saat gecenin 3:30'uğuydu. Şehirde insan yoktu. Hiç kimsenin lambaları bile yanmıyordu...Gece sadece ay'la güzelleşiyordu. Son kez ay'a bakıp çağatay'ı düşündüm ve şükrettim. Binlerce kez şükür.. bir şarkı açtım ve o şarkı da çağatay'la günler sonra sarılmamızı hayal ettim, kavuşmamızı hayal ettim. Şarki şöyle diyordu...
"Benim derdim kendimle, bu hayat er geç biter bir gün...sarılmalıyız seninle."
Ben şimdi onun kollarına gidiyordum ve biz onunla sarılacaktık hem de sıkı sıkı birbirimizi hiç bırakmayacakmışız gibi...
-
Selam benim bebeklerim! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.
Şuan ben çok mutluyum çünkü Çağatay ve beril kavuşacak. Onları mutlu görmek çok istiyorum. Umarım siz de sevmişsinizdir bölümü.
Yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın sizi çok seviyorum.
- şarkı açılsın kesinlikle♡♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK'LA MÜCADELE
RomantikBegenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Cok eğlenceli bir bölüm oldu :)