Biri odaya girince gözlerimi sıkı bir şekilde kapattım. Sonra o adam yanımıza yaklaştı ama benim gözlerim hala kapalıydı. Adam kulağıma doğru eğildi.
"Beril, burdan çıkarıcam sizi." O an gözlerimi açtım bu o adamdı. Bana hikayesini anlatan, çağatay'ın yanına getiren adam. Önce yutkundum ve sonra dudaklarımı araladım.
"Nasıl olacak o?" Çağatay hiç birşey anlamamış haliyle bana bakıyordu. Hiç kimse çağatay'ın yerinde olmak istemezdi. Babasının ölmediğini öğrenmişti ve elinden hiç birşey gelmiyordu.
"Herkes yattığında nöbet görevinizi ben üstleneceğim, sonra da berk sen ve çağatay burdan kaçacaksınız."
Adam bizim elimize üç tane sahte pasaport verdi şok olmuştum. Kim bunu yapmak isterdi ki neden yapmak isterdi. Ama şuan tek emin olduğum şey biz bu lanet evden kaçacağımızdı. Çağataya son kez sıkıca sarildim ama o bana sarılmamıştı. Bunu sonra sorgulayacaktım tabii ki şuan zamanım yoktu.
Hemen odadan ayrılıp berkin yanına gittim. Ona her şeyi anlattım şok içinde beni dinledi. Sonra konuşmaya başladı..
"Beril sen kafayı mı yedin? Nasıl güvenebildiniz bu adama!?"
"Berk, adam bana bir nevi hayat hikayesini anlattı ve beni çağatay'ın yanına götürdü. Bu arada sahte pasaportun bende vericem sana gece gidiyoruz burdan."
"Nereye gidiyoruz peki?" Derin bir nefes aldım ve cevap verdim.
"Bilmiyorum." Akşam olunca biz uyuma numarası yapmıştık. Başımızda da bizi kurtaran adam vardı. İsmini bilmiyordum sorma gereksimi de duymamıştım.
Herkes uyudu ve o adam bize döndü, ayağa kalkın işareti yaptı. Ayağa kalktık ve sessizce dışarı çıktık. Biz bir arabaya bindik ve çağatayla o adamın gelmesini bekledik berkle. Onlar da on dakika sonra yanımıza geldiler. Ama yanlarında biri daha vardı bu adam çağatay'ın babasıydı. Gözlerime inanamadım ve berke döndüm. Berk konuşmaya başladı.
"Ananı avradını... oha çağatayla babası bu! Helal lan adama oha ya ohaaa" berk o mutluluğuyla bana sıkıca sarıldı ben de ona sarıldım.
Sonrasında çağatay ile babası yanımıza geldiler oturdular. Adam bizim fransaya gideceğimizi söyledi. Adama minnettarca baktım. Yol boyunca hiç konuşmadan havalimanına geldik ve uçağa bindik. Adamda tekrar o lanet eve dönmüştü, dönmek zorundaydı.
Çağatay babasıyla konuşuyordu. Belki yüzü gülüyordu ama asla içi mutlu değildi. Onu tanıyordum, onu anlıyordum. Çağatay benim kalbimde bir yere sahipti ama bu duyguyu hala anlamış değildim.
Biz yola çıktık çıkalı tam iki saat olmuştu ve benimle konuşmuyordu. Bana bakma hevesi bile güdünmemişti. Çağataya döndüm öfke içinde, konuşmaya başladım.
"Bir sıkıntı varsa söyle!" Derin bir nefes aldı ve bana döndü.
"Sıkıntı mıkıntı yok."
"O zaman neden benimle konuşmuyorsun?!" Çağatay sustu. Hiç birey söylemeden önüne döndü. Beni deli etmek istiyordu sanırım. O öyle yapıyorsa ben daha beterini yapardım.
Yolculuk boyunca hiç birbirimizle konuşmadan fransaya geldik. O adamın ayarladığı bir otele geldik. Valizlerimizi alıp odaya çıkmak için asansöre binecektik. Asansör iki kişi alıyordu ve iki tane vardı. Çağatay'ın babasıyla berk bindi birine. Diğerine de çağatayla ben bindik.
Tam ona baktım ki o da bana bakmıştı. Gözlerimi kaçırdım ve yutkundum. Sonra çağatay tekrar bana döndü ve konuşmaya başladı.
"Beril sen bana ne yaptın böyle, ben kalbimde sana karşı çok farklı şeyler hissediyorum." O an gözlerimin dolduğunu hissettim.
"O zaman neden bana öyle davrandın, neden benimle konuşmadın?!"
"Sana daha fazla bağlanmamak içindi beril." O an hiç birşey söylemeyip gülümsedim ve çağataya yaklaştım, yaklaştım, yaklaştım ve asansörün ışıkları gitti. Şok içinde çağataya döndüm.
Ay ay ay ayyy ÇağBer'in yakınlaşmaları başlayacak ama dediğim gibi onların önünde çok engel olacak. Sizleri çok seviyorum ve çok öpüyorum bir daha ki bölümde görüşemek üzere :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK'LA MÜCADELE
RomantizmBegenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Cok eğlenceli bir bölüm oldu :)