Sizden gelenler-19/Now Think Again.

2.6K 174 42
                                    

Bu bölüm Su'dan geldi yine ve yine. Ama yani içim gitti paylaşırken, kıskanmakla hayran kalmak arasında sıkıştım şu an gerçekten diğer klasik 'bayıldım'ların aksine buna gerçekten BA-YIL-DIM!!!!!! pastayı ilk okuduğumda verdiğim tepki=multimedya zaten. Umarım bu pastaya sizde benim gibi hayran olursunuz. Kesinlikle; klasik ekşınlı, öldürmeli vurmalı, kırmalı pastalardan değil. Tam olarak aradığım tarzda zekice bir şey. Allah'ım neyse sakinim gidiyorum.

Aslında okuduğumuz o korkunç hikayeler daha masumdur düşüncelerimizden. Daha imkansızdır. Oysa düşünceler imkansızı size yaşatır. Beyninizin oynadığı oyunları durdurmak çok daha zordur. Çünkü farkında değilsinizdir. Durdurmak, kaçmak zorunda olduğunuz varlığın aslında kendiniz olduğunun. Size en korkunç hikayenin kapısını aralıyorum. Zihninizin. Çaydanlığın yanından geçerken aniden durdun. Kendi gölgeni farkettin tamam, ama sanki, sanki başka bir şey vardı. Nefesini tutarak kafanı çaydanlığa çevirdin. Arkanda bir şey var sanki, gözlerini o noktaya odakladın hızlıca. Kapıda asılı olan ekmek poşetiymiş. Nefesini verdin sessizce. Ne kadar da salaksın. Böyle şeyler gerçek olmaz.

Başka bir gün aynada yaşadın benzeri bir şeyi. Aynalar daha ürkütücüdür. Aynadan yatağının altını görebilirsin. Yatağının altında bir şey mi var yoksa? Ama bakmadın bile. Akşam odana çekildiğinde aynadan kaçırdın gözlerini. Ya da yine bir şey gördüğünü sanıp hızlıca baktın aynaya. Bu refleksti. Aslında yatağa uzattığın ayağınmış gördüğün. Emin misin? Aynalarda yaşayan bir yansıma olamaz mı bütün bunlar? Korku hikayelerinden fırlamış bir varlık. Böyle bir şeyin olmadığına eminsin. Peki korkmanı sağlayan şey ne? Sen korkmuyorsun. Zihninin sana oynadığı o oyuna yakalanıyorsun bazen. Ben bir şey yaşadım. Gerçekten. Üzülerek söylüyorum ki, bazı yansımalar gerçek olabilir. Bilirsiniz bazılarınız. Ben ne kadar eminim gerçek olduğuna? Değilim. Ama aynı şeyi üst üste iki kez görmeseydim buraya yazmaya tenezzül etmezdim. Ramazanda sahur vakti ne kadar ürkütücüdür, bilenler bilir. Benimki bir çaydanlık yansımasıydı. Yüksek bir yerde oturuyorduk ve sahuru balkonda yapıyorduk. Şehir kapkaranlık, görüyorsun. Tek tük evlerden süzülen ışık demetleri var sadece. Kahvaltı bitmiş. Sırtım balkon kapısına dönük, önümdeki masada bana bakan bir çaydanlık. Salon girişi olan kapıyı görüyorum çaydanlıktan.

Babam gidip yatmış, annem sofrayı toplamak için tabakları alıp içeri götürmüş. Çaydanlıkla yalnızım sanki bütün şehirde. Oysa o güne kadar çaydanlıkta kendime bakıp eğlenirdim. Arkamdan bir gölge geçti, kapının hemen arkasından. Annem sandım. Bekledim ama ne ses var ne bir şey. Yanlış görmüşümdür. Her zamanki sakinleşme yöntemi. Sonra ikinci kez gördüm. Ama salonun içine de gitmiyordu gölgeler, duvara doğru. Annem olamaz. Hızlıca kalkıp mutfağa gittim. Annem ortalığı topluyor. Sen hiç salona girdin mi diye sordum. Hayır dedi. Bilemiyorum, belki zihnimin bir oyunuydu. Bildiğim şey şu ki, hala çaydanlıklarla aramda problemler var.

Bunlar basit olanlardı. Şimdi hiç kimsenin düşünmediği bir şey düşünün. Bir psikolojik hastanın zihninde sıkıştığınızı. Dışarıda dolanan hikayeler sizin için en kolay olanlar. Ama siz dışarısı neresi bilmiyorsunuz. Hiçbir yazarın hayal bile edemeyeceği şeyler görüp yaşıyorsunuz. Ve sizin için yaşadıklarınız, ne kadar kötü bir hayatınız olduğunu kanıtlıyor. Ölmek istiyorsunuz başınıza gelenlerden sonra. Her gün, her saniye en korkunç acıyı, en beter korkuyu hissediyorsunuz iliklerinize kadar. Ve kurtulmak istiyorsunuz size bunları yaşayan canavardan. Ama asla aklınıza gelmiyor, canavarın kendi zihniniz olduğunu. Her şey gerçek. Nereden bilebilirsiniz hayal olduğunu? Siz sokağın ortasında çığlıklar atarak yardım dilenirken insanlar size ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Siz nefret ediyorsunuz herkesten. Neden gelip yardım etmiyorlar? Olaysa şu; adamın biri aniden üzerinize yürümeye başladı. Sizden hızlı koşuyordu ve kaçamadınız, kaçamazdınız. Bileklerinizi sımsıkı tutup bıçağını derinize sürümeye başladı.

Bir koyun derisini yüzer gibi, ağır ağır yüzüyordu derinizi. Deriniz yüzülüyor. Tarifsiz acıyı hissedin şimdi. Yapabileceğiniz hiçbir şey yok. Bağırıyorsunuz. Etrafınızda hiçkimse size yardım etmiyor. Biri gelip adamı durdursa, kurtulacaksınız. Ama aslında orada hiçbir şeyin olmadığını bilmeyen tek kişi sizsiniz. Bütün deriniz kat kat yüzüldükten sonra iş bitmiştir. Ama hikaye bitmez. Yine olmaz. Ölmemişsinizdir. Nasıl devam ettiğinize takılmadan devam edersiniz yaşamaya. Yeni bir hikaye vakti. Aynada gördüklerimizden bahsettim. Şimdi olayın içine girin. Aynanın karşısında yüzünüzü yıkarken göz çukurlarınızdan akmaya başlayan kan dehşet verici. Bağırıp yakarmaya başlıyorsunuz. Aileniz kapıyı kırıp banyoya giriyor ve ne olduğunuda bakıyor. Yapabilecekleri hiçbir şey yok. Çünkü ortada hiçbir şey yok. Çaresizlik korkuların besinidir. Olay gerçek olsa hastaneye koşarsınız. Bir şeyler yapılıyordur. Bir ümit vardır ortada. Ama düşünün, çaresizsiniz. Kimse sizin için bir şeyler yapmıyor, yapamıyor. Korkuyu hissetmeye mahkumsunuz. Ve ümitten yoksun yaşıyorsunuz artık. Sonra bir gün geliyor. Karşınızda hayalgücünüzün resmedilemez varlığı. Size vereceği zarardan nasıl kaçacaksınız? Acısız olsun. Peki. Ve yakında bulduğunuz bir eşya. Her ne olursa olsun, içinde yaşadığınız kabustan daha acı verici olamaz. Ve yaparsınız. Kaçışınız aslında her gün yaşadığınız bin bir türlü hikayenin sonuyla aynıdır. Ama tek fark, bu seferki gerçektir. Ölüm. Karşınızdaki varlık gerçek olsa, yapılabilecek bir şey vardır belki. Ama sizin için hiçbir şey yok. Umuttan yoksun insan uzun süre yaşayamaz.

Uzaktan bakalım mı sahneye? Öldünüz. Aslında nedensiz yere. Kendi kendinizi öldürdünüz. Şimdi soruyorum: katil kim? Parkeden gelen bir gıcırtıda irkildiniz. Orada biri mi var, bir şey mi var? Korkudan her şeyi yapabilirsiniz. Peki sorumlusu, sesi çıkaran mı, beyninizin yorumu mu? Dan dan, orada bir şey var. Çünkü öyle düşünüyorsunuz.

HOLY SHIT!

*-* *-* *-* *-* *-* *-* *-* *-* *-* *-* *-*

CreepyPasta is everywhere!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin