Merhaba arkadaslar,
Yeni bolumumuzu bayram oncesi yetistirmek istedim. 😀 guzel huzurlu mutlu bayramlar diliyorum iyi okumalar 😍💕
***Oturduğum yataktan kalktım ve perdeyi aralayarak dışarı baktım. Alkır dışarıda görünmüyordu sadece ileride nöbet tutanlardan biri vardı. Sanırım Batuydu uzaktan kim olduğunu seçemiyordum. Üzerime bir hırka alıp kendi kapımın önüne yeniden çıktığımda havanın da serinlemiş olduğunu fark ettim. Henüz gündüzleri sıcak olsa da akşam serinliği kendini birkaç gündür belli ediyordu yine.
Tabletimden müziğimi açtım ve yeniden kitabıma odaklanabilmek için takılı kaldığım sayfayı açtım. Ne kadar süre oturmuştum bilmiyordum ama biri beni arkamdan dürttüğünde korkudan yerimden sıçramıştım.
Dinçer "hey benim seslendim ama duymadın müzikten sanırım" dedi kulağımdaki kulaklığı işaret ederek. "Yemek hazır haber vereyim"dedim.
"Tamam gelirim birazdan."derken sandalyenin üzerinde kurduğum bağdaştan kurtularak ayaklarımı yere indirdim. Tam anlamıyla uyuşmuştum bir süre geçmesini bekledikten sonra mis gibi kokuların geldiği odaya doğru attım kendimi. Herkes çoktan oturmuş başlamıştı bile.
Masaya otururken özellikle ona bakmamak için savaş verdiğimi fark ettim. Bunu neden yapıyordum ki o da herkes gibi biriydi. Onlar gibi. Neden olduğunu biliyorsun dedi iç sesim hele ki herkes gibi biri olmadığını da. Evet biliyordum ama bunun için bile kendi içimde savaşıyordum.
Kalp neden kendine denk birini bulamıyordu? Neden hep onu kıran, döken diğer kalbi kovalıyordu? Hoşuna mı gidiyordu acı çekmek eğer öyleyse kalp kesinlikle mazoşistti.
Çocukların sessizliği bölmesi gevşememe neden oluyordu. Bu kadar gerginliğin üzerine ilaç gibi geliyordu onları dinleyip, gülümsemek. Konuşmalarına katılmaya can atsamda karşımda duran adam bana engel oluyordu. Beni incitecek bir şeyler bulup günümü mahvedeceğinden bu riske giremiyordum. Bu nedenle susmayı ve önümdeki yemekle ilgilenmeyi tercih ediyordum. En azından onları dinlememe kızıp gülümsememe bir bahane yaratamazdı değil mi?
Yemeğim bitince de bulaşıklara yardım etmek üzere Gülten hanımın yanında durdum. Onların arasında durup her an ters bir şey dedi diyecek diye beklemekten daha iyiydi. Hem vakitte geçiyordu böylece. İşleri tamamladığımızda biraz sohbet ederiz diye düşünüyordum ama erken kalktığı için yorgun olduğunu ve yatacağını söylemişti. Bu beni hayal kırıklığına uğratsa da ona belli etmedim. Sonuçta o da kendince haklıydı kaç kişiyi doyuruyor, evi temizliyor sürekli bir şeyler yapıyordu.
Çocukların oyunla ilgili konuştuğunu duyunca onlara doğru yaklaştım. "Sen de gelir misin? Kapışacağız" dedi Eray. Kim kim olacağını soramazdım. Bu ondan kaçınmaya çalıştığımı düşündürebilirdi ya da daha da kötüsü ona doğru koştuğumu.
"Tamam ama ben oynamam sadece izlerim."dedim.
"İlle de Mortal Kombat yani" dedi Dinçer gülerken.
"Mortal Kombat ne alaka?" dedi Önder.
"Verda o oyunu oynuyormuş ve onda iyi olduğunu iddia ediyor" dedi Eray hepimiz merdivenlerden aşağıya inerken.
Şu anda bu konuştuklarına çok fazla adapte olup cevap vermiyordum. Çünkü asıl merak ettiğim Alkır'ında bizimle gelip gelmediğiydi. Deli gibi bakmak istiyor ancak arkamı dönüp bir türlü bakamıyordum. Bunun birinci nedeni uğrayacağım hayal kırıklığı, ikincisi de onunla karşılaşıp utanacağımdı.
Hayal kırıklığındansa utanmak daha iyidir diyerek ardıma dönüyordum ki ayağım merdivenden kaydı. İşte şimdi rezil olacağım derken demire tutunmaya çalıştım. Ancak bu nafile çabam arkamdan sıkıca bir elin bedenimi kavramasıyla son buldu. Ellerim beni sımsıkı tutan bedenin tişörtünü kavrarken çığlığımda aramızdaki duvarları tamamen kaldırdı. Beni kolları arasına sıkı sıkı sararken tişörtünün ardındaki bedeninin sıcaklığını hissedebiliyor; kokusunu duyumsuyordum. Teni ile bütünleşen muhteşem sandal ağacı kokusu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefti "Tamamlandı"
General FictionÖnümdeki sisin ardını görmeye çalışmaktan pes etmiş ardıma nereden geldiğime bakmıştım. Gördüğüm tek şey zifiri karanlıktı. Simsiyah bir boşluğun içindeydim şimdi. Korkuyordum nerede olduğumu, neden burada olduğumu, kime yetişmeye çalıştığımı bilmed...