Merhabalar,
Bu hafta olan gecikme icin ozur dilerim arkadaslar. Izmirdeyim ve depremdemden dolayi bolumu paylasamadim. 😔Izmirde yasayan herkese buyuk gecmis olsun. Allahim bir daha yasatmasin cok ama cok kotuydu gecekten 😢 ölenlere de Allahim rahmet eylesin 🙏
Yeni bolumu paylasiyorum. Aksiyon gelecek demistim ya iste bu bolum biraz giris yaptik sonraki haftalarda oyle. Yorumlarda bulusalim, iyi okumalar🙏
Sevgiler...
Not: Medya kısmında Chopin Nocturne in C Sharp Minor(No.20) çalıyor. Bunu açın ve bölümü okuyun.
***
Kesinlikle hayat doluydum hiç olmadığım kadar canlı hissediyordum kendimi ve etrafımdaki en küçük canlının bile sevgiye ihtiyaç duyduğunu biliyordum. Bunu daha önce hiç bu kadar net görmemiştim ama şimdi kendim dolu dolu yaşayınca ve tadınca her canlının en büyük ihtiyacı olduğunu fark etmiştim.
Sevmek kadar sevilmek ilgi görmekte önemliydi. Hatta bencilce olcak belki ama sevilmek en önemlisiydi. Bu hayatta kendini sevebilmenin en önemli aracıydı sevilmek. O zaman daha bir özgüvenin artardı kendine olan inancın kuvvetlenirdi. Sevilmeye layık olduğuna ikna olurdun.
Daima şımarık bir kız olmuştum. Babamın abartı sevgisi bunu daha da körüklemişti muhtemelen. Ama onun sevgisi hiç kendimi sevmem gerektiğine inandırmamıştı beni. Yani bunu hiç düşünmemiştim şimdiye kadar. Alkır'ın sevgisiyle bunun ayrımına varmıştım. Belki yanlış düşünüyordum bir adamın sevgisi kendime olan sevgimi arttırmamalıydı. Ama öyle hissediyordum. Yine egom muydu buna sebep? Altında o mu yatıyordu bu düşüncelerimin? Her insan benim gibi hissediyor muydu? İnsanın kendini sevmesi için sevilmesi şart mıydı?
"Yine mi çizim?"
Dinçer bahçenin öbür ucundan bana sesleniyordu. Çizdiğim şeyi saklamak istercesine defteri kapattım. "Karalıyorum her zamanki gibi"dedim.
Yanıma yaklaştığında "biliyorum ben senin karalamalarını yine hangi şaheser üzerinde çalışıyorsun bakayım" dedi.
Ama bu ona göstermek istediğim bir çizim değildi. Özeldi. O elini atıp almadan önce daha önce çizdiğim ama onun görmediği bir sayfayı açarak isteksizce gösterdim. Her zamanki kibarlığıyla bu da onayından geçmiş yine beni pohpohlamaya başlamıştı. Bir an onu kandırdığım için kendimden utansam da bana bakan o nefti gözlerin bana özel olduğu konusunda ikna olmam kısa sürmedi. Gerçeği kadar kağıda resmettiğim de öyleydi. Şahsiydi...
Bir süre benimle sohbet etti ve benim tamamen unuttuğum iddiayı hatırlattı. "Elbette unutmadım sanırım üç dilek hakkım kaldı. En iyilerini bulmam yararıma olur zor şartlarda kazandım sonuçta değil mi?" dedim. Bana hak verdi ve öneride bulunabileceğini söyledi. İşte bu merakımı arttırmıştı. Acaba kendinin ne gibi dilekleri vardı da benim aracılığım ile elde edebileceğini düşünmüştü. "Önerilere açığım"diyerek onu yüreklendirdim.
"O zaman sana listemi sunayım" dedi ve bir kağıt uzattı. İnanamıyordum resmen bir liste hazırlamıştı dilekleri ile ilgili. Gözlerim hızla dilekleri okurken birinde süratle takılı kaldım "yoo hayır bu senin dileğin olamaz kesinlikle inanmam."dedim dileği gösterirken.
Yakalanmış gibi ezilip büzüldü konuşmasına fırsat vermeden "haydi itiraf et bu listeyi çocuklarla birlikte hazırladınız" dedim.
Gözleri şaşkınlıkla büyüdü ve "evet ama sen bunu nereden bildin?"
"Haydi ama bu evde fazladan izin isteyebilecek insan sadece bir tane o da Önder, kız arkadaşıyla görüşmek için can attığından tahmin etmek zor olmadı" dedim. Elimde listeyi salladım ve "üşenmeden bu listeyi mi hazırladınız gerçekten mi" dedim. Arkadan görünen Eray konuşmaları duymuş kıs kıs gülüyordu. "Ve kabul edebileceğimi düşünerek mi hazırladınız?"diye sorarken aklıma sinsice bir fikir gelip yerleşti. "Haydi ama bunun içinde iddiaya girdiniz değil mi?" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefti "Tamamlandı"
General FictionÖnümdeki sisin ardını görmeye çalışmaktan pes etmiş ardıma nereden geldiğime bakmıştım. Gördüğüm tek şey zifiri karanlıktı. Simsiyah bir boşluğun içindeydim şimdi. Korkuyordum nerede olduğumu, neden burada olduğumu, kime yetişmeye çalıştığımı bilmed...