Two

1.3K 83 63
                                    

Florsan lamba...

Sürekli yanıp sönen ışığın kopup düşme ihtimalinde kimlerin öleceğini hesaplıyordum. Canım aşırı sıkılmıştı ve yeni gelen çocuğa dönmüştüm. Yakışıklı ve Amerikan havası olan bir tipe benziyordu... Dolunay'ın kulağına yaklaştım ve sessizce elimle ağzımın kenarını kapatıp.

"Kanka yeni çocuk epey yakışıklıymış."

Mırıldanıp başıyla onayladığın da onu dürtüp.

"Kalk bir bak diyorum."

Dirseğiyle beni ittirip.

"Göremediğini biliyorsun, sal beni Allah aşkına."

Çocuk haklıydı, çekik gözlü olduğundan dolayı işler onun için daha zor olsa gerek.

"Şimdi iyi misin? Salyan akıyor..."

Doğrulup peçeteyle salyalarını sildiğinde bana dönüp kısık gözlerle bakmıştı. Bir gözünü kapatarak gözlüğünü taktığın da iç çekerek.

"Saat kaç?"

"İki ders daha var..."

Ofladı ve ardından başını sallayıp.

"Gidicem ben biraz daha kalı..."

Astım ilacını alıp derin bir nefes çektiğinde başını sallayıp.

"Ölürüm."

Dakikalar birbirini takip ederken zil çalmıştı ve Dolunay müdür yardımcısından izin almaya gitmişti...

Dakikalar birbirini takip ederken zil çalmıştı ve Dolunay müdür yardımcısından izin almaya gitmişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Benim adım Yakut. Dolunay müdür yardımcısının odasından döndüğünde söylediği şeye gerçekten şok olmuştum. Ağlamaktan çocuğun içinde su kalmamıştı ve müdüt yardımcısının dediği tek şey "Bu saatte kadar duran bu saatten sonra da durabilir." olmuştu. Şu anda o adamın içinden oklava geçirmek istiyordum ve bunu zevkle yapıp "Bu saate kadar düşüncesiz olan bu saatten sonra da düşüncesiz olur." derdim.

"Kanka iyi sen iyi misin?"

Başını sallayıp en arkanın en köşe kısmına oturmuştu. Kollarını kavuşturup uyku pozisyonuna geçtiğinde ise Safir ile birlikte onu yalnız bırakmanın en iyi fikir olacağına karar vermiştik. Safir elimi tuttuğun da iç çekerek.

"Hastahaneye götürsek iyi olur."

Başımla onayladım ve tam cevap vereceğim anda.

"Beni salın, eve gidip dinlenmek istiyorum, hepsi bu."

İnatçı oluşu bizim geri çekileceğimiz anlamına gelmiyordu ve öyle bir şey söz konusu bile değildi... Yerime geçmiştim ve yeni çocuğun benimle ilk normal konuşması ile karşı karşıya kelmıştım.

"O çocuğun sorunu ne? Neden sabahtan beri ağlıyor?"

Ne diyebilirdim ki? Alerjisi azmış diyemedim ya...

"Alerjisi var, hastahaneye götürücez."

"Ha, tamam."

Yerime oturup bacak bacak üstüne attığım da kollarımı kavuşturup Safir'e bakmıştım. Dolunay oldukça kötüleşmişti, ben onun yerinde olsam çantamı alıp okulu terk ederdim... Okulun bittiğini haber veren kutsal zilin çalmasının hemen ardından üçlü bir şekilde hastahaneye doğru gitmeye başlamıştık.

 Okulun bittiğini haber veren kutsal zilin çalmasının hemen ardından üçlü bir şekilde hastahaneye doğru gitmeye başlamıştık

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dolunay'ın sırt çantasını omuzlanırken göz açıp kapayıncaya kadar onu Güneş'i koluna girerken görmüştüm. Gözleri tamamen kapalı olduğu için bir şey göremiyor olsa gerek ve gerçekten hoş görünüyorlardı. Tebi ki Dolunay'ın salya sümük dolaşıyor olmasının dışında çıkıyor olsalar gerçekten çok yakılırlardı.

"Şey..."

Yakut'un elini sıkarak kendime çektiğimde susmasını işaret edip gülümsemiştim. Ben iyi bir kanka olmamın yanı sıra harika şantajlar yapabilecek bir kankayım. O bilmiyor ama her şey onun iyiliği için...






Diğer kitaplarıma göz atmayı unutmayın...

AlerjiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin